Paylaş
◊ Şu anda Harbiye için hazırlanıyorsun biliyorum ama sonuçta yaz denince akla tatil geliyor. Bu yaz tatil yapabildin mi?
- Ben bu sene yaz tatilini tam yaşadığımı söyleyemeyeceğim. Yaza doyamadım. Epey yoğun tempoda devam etti hayatım. Dizi sezon finali yaptı ama bu konserin hazırlığı çok vaktimi aldı. Ama mutluyum, keyifliyim. Zaten ben aktif dinlenmeyi daha çok seviyorum, çok ayak uzatıp yatabilen biri değilim. Dolayısıyla yazın çalışmak, doz aşımı olmamak suretiyle bana iyi geliyor.
◊ Kışın dizi ile bir doz aşımı yaşadın ama sanırım...
- Evet. Yoğun bir kış geçirdik “Yasak Elma”yla.
◊ Kaç gün çekiyordunuz?
- Haftada 5 gün 12 saat çalışıyoruz. Bugünleri görecek miydim dedim gerçekten. 2008’de oyunculuğa ara verdiğimde böyle insani koşullarda çalışmıyorduk.
◊ İnsani koşullar dediğin 5 gün 12 saat... Bu koşullar da ağır değil mi?
- Belki de ben daha önceki tecrübelerimden dolayı buna insani koşul diyorum. Ama herkesin her sahnede görevi olmuyor, o açıdan rahat. Tabii set ekibi için bu daha yorucu olabilir. Yine de 12 saatin sonunda set bitiyor gerçekten. Bu kurala riayet etmeleri önemli.
◊ Nereden nereye gelindi yani...
- 86 saat rekorum var benim 2008’de. Sonrasında “Galiba devam edemeyeceğim, bir süre ara vereyim” dedim. 8 sene ara verdim setlere ama yine de boş durmadım, 8 albüm yaptım o arada.
◊ İkisi bir arada zor gelmedi mi? Yani hem dizi vardı hem de konserler...
- Tabii ki. Setten konsere gidip, 2 saat şarkı söyleyip İstanbul dışındaysa gece uçağıyla dönüyorduk. Gece uçağıyla gelip direkt sete bağlandığım günler oldu. Yorgunluktan bağışıklığım düştü, 4 günlük bir hastane sürecim oldu. Domuz gribi geçirdim aralık ayında...
◊ O gün demedin mi “Bu bir işaret, ben artık biraz dinleneyim” diye?
- O zaman tempoyu biraz yavaşlatayım dedim ama bir yandan da hayattan geri kalmak istemiyorum.
◊ Böyle mi genç kalıyorsun acaba, yani çalışarak mı? Çünkü yaşsız kadınlardansın, hatta her seferinde daha da gençleşmiş görüyorum seni...
- Teşekkür ederim.
◊ Herhangi bir müdahale de yok bildiğim kadarıyla, “Botoks bende durmuyor” demiştin yanılmıyorsam...
- Botoks bana olmuyor, evet. Ama küçük dokunuşlara karşı değilim. Her kadının bakıma ihtiyacı var. Bu saçını boyatmak gibi bir şey aslında. Ama ifadeyi değiştirecek müdahalelere sıcak bakmıyorum.
◊ Oyunculuk yaptığın için olabilir mi acaba? Sadece sahnede olsaydın farklı düşünür müydün?
- Hayır. Bu benim güzellik anlayışımla ilgili daha çok. Yani güzelliği sadece görsellikten ibaret bulmuyorum. İnsanın enerjisinin 5 dakika sonra güzelliğinin önüne geçtiğini düşünüyorum daha çok. Birine bakarsınız, gayet güzeldir ama konuşmalarının içeriği boşsa 5 dakika sonra o güzellik biter.
◊ Güzellik aslında hayata sevgiyle bakmakla da alakalı. Ben sizi ailece çok seviyorum, çok güzel insanlar olduğunuzu düşünüyorum. Annenin bir kedi sokağı var mesela...
- Evet. Bütün kedileri evinin önüne bırakıyorlar zaten. Annem çok titiz kediler konusunda, mama, su kapları bırakıyor, temizliyor, çok özen gösteriyor.
◊ Peki siz çocukken de etraf hep böyle kedilerle dolu muydu?
- Tabii.. Hep kedilerle büyüdük. Hatta kedilerle uyurdum. Ben de çok düşkündüm hayvanlara. Sevgi paylaştıkça çoğalan bir şey benim için. Ayrıca sevginin formu olmaz. Kedisini, köpeğini evladı gibi sevebilir insan.
HAYVANA, AĞACA SAHİP ÇIKANLARIN SAYISI ARTTI
◊ Hayvan hakları konusunda ne düşünüyorsun?
- Daha öğrenmemiz gereken çok şey var. Ama sosyal medyanın çok ciddi katkısı olduğunu düşünüyorum. Artık insanlar eskisinden daha fazla hayvana, doğaya hassasiyet gösteriyor. Bütün gençler hayvansever, yeni jenerasyonda hayvan sevmeyen pek yok. Ağacına sahip çıkan insan sayısı çoğaldı.
◊ Geçenlerde sosyal medyada bir paylaşımın vardı. “Ürün alırken hayvanlar üzerinde test edilmemiş olmasına özen gösteririm” demişsin. Bu tip paylaşımları da artırmak lazım...
- Bunlarla ilgili paylaşımlar insanların farkındalığını artırıyor. Yine sosyal medyanın katkısının büyük olduğunu düşünüyorum. İnsanlar bu duyarlılığı sevgiyle ve saygıyla dile getirdikleri zaman, yani başkasını domine ederek ya da saldırarak değil yumuşak yumuşak, sabırla anlatarak aktardıkları zaman büyük değişimler olacaktır. Dünyada da böyle bir akım var. Önce çocuklardan başlamalı. Sert tavırlara tepki veriyor insanlar. O zaman inadına yapıyorlar.
◊ “Yasak Elma”da seninle tezat bir karakteri oynuyorsun. Nasıl bir ruh hali yaratıyor bu sende?
- Bütün inanç sistemlerinde kullanılan bir metafor ‘yasak elma’. Yasak elmayı yiyenin mutlu olması imkansız. Kötülüğün sonuçları, kazanma hırsı yani nefse dair her şey yasak elma. Bu açıdan bakıldığında, farkındalık yaratması gereken bir hikaye olduğunu düşünüyorum. Kötü örnek gösteriyorsunuz diye bakılmamalı. Burada tabii kimseyi modellemiş de değilim aslında. Herkesin içinde, belki de farkında olmadığı bir egosu var. Yani kimse mutlak iyi veya mutlak kötü değil. Benim Ender gibi bir karakteri canlandırmam da kendi içimdeki tuzaklara bir farkındalık geliştirmemi sağlıyor aslında. Neticede kendimi o role kaptırıp hayatıma o şekilde devam etmiyorum. Kamera stop dediği anda uyanış başlıyor.
◊ Hepimizin pişmanlık duyduğu bazı olaylar vardır. Senin var mı?
- Geçmişimde mutlaka hata yapmışımdır. Ama bunları kötü niyetle yapmadığımı biliyorum ve bu farkındalıkla onları görme fırsatını da elde ediyorum. Dolayısıyla bu rolün bana katkısı oldu.
◊ Bu arada senin karavana yerleşme isteğin varmış. Doğru mu?
- Evet. Gelecekte eğer imkanım olursa mobil yaşayacağım. Sağlığım ve imkanlarım el verirse dünyayı bir karavanla gezmeyi istiyorum. Karavanla insan daha özgür oluyor. Mülk edinmek istemiyorum, bana yetecek kadarı var, ötesine ihtiyacım yok. Güzel bir karavan aldığım zaman bir benzin parası gerekecek sadece, hatta belki o zamanlara elektrikli karavan da olur. Mobil yaşam, bağımsızlık duyguma karşılık gelen bir durum aslında. Deniz kenarına çektiğin zaman yalıda oturuyorsun, dağ başına çektiğin zaman dağ evinde oluyorsun. Herkesin paraya, konfora bakışı farklı olabilir, benimki de böyle.
RAP’i ELEŞTiRMEK DEĞiL iNCELEMEK GEREK
◊ Gençlerden uzaklaştığını düşünüyor musun? Şu anda bir rap çılgınlığı yaşanıyor mesela...
- Her müzik ilk çıktığı dönemde masumdur, çünkü toplumun bir çeşit ifade biçimidir. Eğer bugün rap gündemdeyse bunun mutlaka sosyolojik bir karşılığı vardır. Rap aniden yükselişe geçtiyse bu eleştirilmesi değil, belki de incelenmesi gereken bir durum. Buradan sosyolojik bir çıkarım yapmak mümkün. Soruya dönecek olursam; gençlerden uzaklaştığımı düşünmüyorum, hâlâ türkü dinleyen gençler var tabii.
◊ Peki sen dinledin mi rap müziğin yeni örneklerini?
- Evet, dinledim ve hatta “Felaket” adlı şarkıyı farklı tarzda söyleyeceğim konserde. Ayrıca ben bir albümümde rap söylemiştim.
KADIN OLMAYI SEVDiM
◊ Eski maskulen Şevval’den eser yok. Dişi enerjisi daha baskın bir kadına dönüştün. Nasıl ve neden oldu bu değişim?
- Maskulen enerji, savunma mekanizmalarının devreye girmesinden kaynaklanıyor aslında. Kadın olmaktan korkmayı bırakıp, kadın olmayı öğrenip, kadın varlığıyla barışmaya başladığında dişi enerjin devreye giriyor ve aslında uyumlu olman gereken enerji de o. Bu biraz deneyimle, yaşanmışlıkla ve sana bunu hissetiren insanlarla alakalı bir enerji.
◊ Senin hayatında kimler sağladı bunu?
- Doğru giyinmekle o dişi enerji başladı. Sarp da (Maden) bir kadın olarak varlığımı onurlandıran bir erkek oldu her zaman. Dolayısıyla 30-35 yaşlarımda dişi enerjimi keşfetmeye başladım.
◊ Peki bu süreçte içinde değişen ne oldu?
- Kadın olmaktan keyif almaya başladım. Kadın olmanın varlık bilinci olarak ne olduğunu anladım ve ona sahip çıktım. Onunla barıştım. Sevdim yani kadın olmayı.
BU SENE AĞIR GEÇTi HARBiYE iNADINA HAREKETLi OLACAK
◊ Gelelim Harbiye konserine... Var mı bu yıl için özel sürprizler?
- Var. Önceki iki konser daha etnikti. Anadolu’nun farklı renklerini, farklı seslerini sergilediğimiz bir repertuvar içeriyordu. Bu sene ağır geçen bir kışın ardından, üzerimizdeki zehri atmaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Oturmak yok dedik. Ağır parçalar olacak tabii ama daha neşeli, eğlencesi bol bir konser bekliyor seyirciyi. Yoroz Horon ekibi bizimle olacak. Defjen Def Topluluğu da perküsyon şov yapacak. Fasıl yapacağız. Günümüzün popüler şarkılarından da olacak.
◊ Konserde “Müzeyyen”den bir şeyler olacak mı?
- Evet, o müzikalden de parçalar olacak.
◊ Bir daha düşünür müsün benzer bir müzikal yapmayı?
- Aynı konseptte yapmayı düşünmem ama başka müzikallere hazırlanıyorum.
◊ Konsere dönecek olursam, Açıkhava’nın heyecanı başka değil mi?
- Öyle... İstanbul’da olması, şehrin kalbinde olması, büyülü bir atmosfer olması. İzleyici için yaz konserlerini beklemek bir şenliği beklemek gibi. Bir buluşma, bir kavuşma gibi aslında.
Paylaş