Klostrofobik bir kedi fare oyunu

‘Hayalet’ adındaki bir filmin doğaüstü yaratık merkezli bir korku filmi olduğunu düşünebilirsiniz.
Haklı da sayılırsınız.
Ama bu kez durum farklı.
Filmimiz bir denizaltıda geçiyor.
Denizaltının kendinden klostrofobik ve gerilimli hali de doğal olarak filme yansıyor.

GİZLİ GÖREV İÇİN DÖNÜYOR

Yönetmen Todd Robinson’ın tarihten araladığı yapraklara dayandırdığı hikayenin merkezinde Soğuk Savaş döneminde Sovyet yapımı bir denizaltıda görev yapmış Demi (Ed Harris) var.
Kendisine bu zamanlardan emanet kalan psikolojik sorunlarla mücadele eden ve bunu yakın çevresinden gizlemekte olan Demi atandığı yeni bir görevi kabul ediyor. Bu gizli görev için hem ailesini ardında bırakarak hem de psikolojik sorunlarını yok sayarak yola çıktığında ise geminin nükleer füzelerini elde etmeye çalışan KGB ajanlarıyla başbaşa kalıyor. Başlangıçta önemsiz bir görev görünümünde olan bu mücadele, aslında tüm insanlığı ilgilendiren büyük bir tehlikeyi barındırıyor.

ÇEKİMLER GERÇEK DENİZALTIDA YAPILMIŞ

Denizaltı türü denilince akla ‘Das Boot’, ‘Run Silent’, ‘Run Deep’ gibi filmler gelirken ‘Hayalet’ bu sıralamada çok yukarılarda konumlanmasa da listeye eklenmiş oldu.
‘Hayalet’in türün en büyük özelliği ve silahı olan klostrofobik etkiyi perdeye geçirdiğini söylemek mümkün.
Bunda tüm filmin gerçek bir denizaltıda (San Diego’daki Deniz Müzesi’nde demirli gerçek bir Sovyet soğuk savaş denizaltısında) çekilmiş olması kadar yönetmenin ve oyuncuların da başarısı etken.

DUCHOVNY, FOX MULDER’DAN KURTULDU

Demi rolündeki Ed Harris, oynadığı adamın karakterindeki zayıflıklara rağmen izleyicinin kendisiyle özdeşleşmesini ve yakın hissetmesini sağlıyor.
Demi’nin, David Duchovny’nin canlandırdığı KGB ajanı Bruni ile olan tartışmalarında artan tansiyon hayli etkili.
Buna sualtında yaşanan kedi fare oyunları da eklenip, eşlik edince heyecanlı bir seyir oluşuyor.
David Duchovny’nin X Files’dan kalma Fox Mulder izlerini sildiğini ve farklı bir role bürünebildiğini de yeri gelmişken söylemekte fayda var.
‘Hayalet’ bir ‘Das Boot’ değil kuşkusuz ama denizaltı filmleri arasında kendine ait bir yer edinecektir.