Paylaş
Bugün ortaya çıkan üzücü resmin, sokaklardan hayvan toplanmasının ve hayvana şiddetin büyük sorumlusu olarak belediyelerin üzerlerine düşen kısırlaştırma işlemlerini yapmamalarını, üretimin ve satışın devam etmesini, hayvana şiddete ceza uygulamasının yürürlüğe girmemesini görmekteyiz.
Ankara’da toplantılar devam ederken hayvanları oldukları yerden etmeyecek, merhamet merkezli bir çözüm önerimiz var.
Sayın ilgililer:
Bilindiği üzere Dünya Sağlık Örgütü’nün kısırlaştır-aşılat-yaşat (KAY) projesinin esas alındığı 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 1.7.2004 tarihinde yürürlüğe girmesinin üzerinden 14 yıl geçmiş olmasına rağmen belediyelerin yanlış uygulamaları ve konuya bilimsel/etik yaklaşmamaları sebebiyle hayvan popülasyonunun kontrol altına alınamadığını ve mevcut şartlarda devam edildiği takdirde daha da içinden çıkılamaz hale gelmesinin kaçınılmaz olduğunu gözlemlemiş bulunmaktayız.
Konuyla ilgili sivil toplum örgütleri, sahada hizmet veren gruplar olarak aşağıda belirttiğimiz çözümler konusundaki önerilerimizin dikkate alınmasını ilgili kurumlar ve devletimizden talep etmekteyiz.
Madde 1: 5199 no’lu yasaya ilave edilecek bir maddeyle veya bir yönetmelikle, mevcut kliniklere ücretlerini, hak edişlerini bağlı bulundukları ilçe belediyelerinden almak suretiyle ayda 5 adet sokak hayvanı kısırlaştırma veya tedavi zorunluluğu getirilmelidir.
Bu yöntem uygulanabildiği takdirde bir yılda takribi 60 bin sokak hayvanı kısırlaştırılmış olacaktır.
Bu yöntemle rakamsal olarak yüksek bir sonuç elde edilebileceği gibi daha da önemlisi sokak hayvanları daha iyi şartlarda, kendi bölgelerinde ve gönüllülerin katkılarıyla kısırlaştırılmış olacaklardır.
Madde 2: Belediyelerimiz tarafından hastane vasfı taşıyan acil müdahale edebilecek hayvan klinikleri veya büyük şehir belediyelerinin açacağı hayvan hastanelerinin hizmete sokulmasını talep etmekteyiz.
Madde 3: Bu kadar sorun yaşanırken üretim denetimsiz ve hızlı bir şekilde devam etmektedir, bu nedenle en az 10 yıl üretim yasaklanmalıdır.
Madde 4: Pet shop’lar, çiftlikler veya merdiven altı hayvan satışının en az 10 yıl yasaklanması gerekmektedir.
Madde 5: Hayvana kötü muamele ve şiddet suçunun 5199’a dokunmadan TCK’ya alınmasını talep etmekteyiz.
Takdir edersiniz ki toplum geleneklerimiz ve dini inançlarımız bize emanet olarak bırakılmış bu masum canlara merhametle yaklaşmamız gerekliliğini göstermektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın 20-22 Ekim 2017 tarihindeki Medeniyetler Şurası konuşmasında işaret ettiği gibi “sokak hayvanlarına şefkat ve sevgiyle yaklaşılması bir medeniyet göstergesi”dir.
Sayın ilgililer tarafından gereğinin yapılacağını ümit etmekteyiz. Bilgilerinize saygıyla arz ederiz.
Su gibi zeytinyağı içemeyiz
Canan Karatay, “Su gibi zeytinyağı için” dedi.
Hocam iyi hoş da zeytinyağının kilosundan haberiniz var mı?
Millet eve ekmek, hatta su götüremezken zeytinyağını nasıl su gibi içsin?
Hadi ucuzundan aldılar, bu ucuzundan zeytinyağı diye satılan ama içinde ne olduğunu kimsenin bilmediği sıvılardan dolayı başımıza gelebilecekleri tahmin edebiliyor musunuz?
Bir de bu açıklamanın yapıldığı yerin Zeytin Hasat Şenliği olması pek bir manidar değil mi?
Zeytinciliğe destek olalım tabii, zeytinin, zeytinyağının faydasının da farkındayız ama su gibi zeytinyağı içmek nasıl olur bilemedim doğrusu!
Güvercin kafası koparmak!
Konya’da 40 güvercinin kafasını kopararak çatıdan atan Suriyeliler, para cezası alıp serbest bırakıldılar.
Bu kafadaki insanların bir sonraki hamlelerini hiç bilemeyiz, belki de bir süre sonra insan kafası kesecekler!
Bir grup da bu olayı büyütenleri eleştiriyor.
Benim lafım “Suriye’de savaşta o kadar sivil öldü, bu kadar tepki vermediniz” diye hayvanseverleri eleştirenlere.
Neyin kafasındasınız?
Kimse savaş olsun, insanlar ölsün demiyor ki.
Savaş da olmasın, insanlar da ölmesin.
Ama güvercin kafaları da kopmasın.
Her olayı kendi içinde, kendi başlığı altında değerlendirmeyi öğrenmedikçe nereye varabiliriz!
Paylaş