Star kaprisi nasıl bir şeydir, neye benzer, merak ediyorsanız, buyrun.
Altın Portakal için Antalya’ya gelen Faye Dunaway’le röportaj yapmak için Hillside Su’dayız.
Yazılı basından Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet ve Sabah, televizyonlardan ise CNN Türk, NTV ve Dijitürk var.
Bir saat geç geliyor ve önce televizyonlara kan kusturuyor ünlü yıldız.
Sağdan, çekin, soldan çekmeyin, ışığı kısın, zoom yapmayın, ben konuşurken yaprak kıpırdamasın falan derken onun sinirini yatıştırmak üzere giden sunucu da öfkesinden nasibini alıyor.
Makyajını tazeleyen Faye Dunaway’e "çok güzel görünüyorsunuz" dediğinde aldığı tepki net ve de sert: "Sen karışma, komplimanına ihtiyacım yok!"
Bir süre sonra ortalık karışıyor, bağrışmalar oluyor ve fotoğrafçı odanın dışına atılıyor.
Çocuğa bakıyoruz; yüzündeki ifade, ’atıldım’ değil, ’kurtuldum’ der gibi.
Sıra yazılı basına geldiğinde önce Atilla Dorsay’ı içeri buyur ediyor Faye Dunaway. Hem de gülücüklerle.
Atilla Bey, daha iki gün önce ünlülerin kendi çektiği fotoğraflarına yer verdiği Bir Eleştirmenin Objektifinden adlı kitabını yayınlamış, festival kapsamında da bir sergi açmış. Kitapta ve sergide Faye Dunaway’in fotoğrafları da var. Belli ki bunların da etkisiyle ünlü yıldızın Atilla Dorsay’a kanı kaynamış.
Haksız da değil, fotoğraflar onun gibi nasıl göründüğüne önem veren bir kadının gururunu okşayacak kadar güzel çekilmiş çünkü.
Atilla Bey, Faye Dunaway’in yanından çıktıktan sonra sıra geliyor bize.
Elini bile sıktırmıyor Faye Dunaway. Titizmiş, takıntıları varmış!
Sonra uzağıma oturun, yaklaşmayın yanıma, buyuruyor. Klostrofobisi de varmış çünkü!
Sinema üzerine konuşmaya başlayınca ayakları yere basmaya başlıyor neyse ki.
Uzun zamandır bu kadar çok film izleyen, festival takip eden bir oyuncuyla konuşmadığımı anlıyorum. Her filmi biliyor, yorum yapıyor ve sinema konuşurken gözlerinin içi gülüyor, sohbet ilerledikçe "canım", "tatlım" gibi kelimeler bile kullanmaya başlıyor.
Bukalemun gibi olmak, bir dakikası diğerine uymamak bu olsa gerek.
Şimdi geriye dönüp baktığımda bize yaşattıklarından ötürü Faye Dunaway’e bozulsam mı, yoksa sinema aşığı bu oyuncuya hayranlığımı sürdürsem mi bilemiyorum.
Her güzelin, her starın bir kusuru oluyor tabii, ama onunki biraz fazla kaçtı sanki.
Sizce de öyle değil mi?
Güllü’ye yeni salon
Sinemada izlediğini, tiyatroda hisset.
Türk Sineması’nın klasiklerini tiyatro sahnesine taşımaya devam eden Sadri Alışık Tiyatrosu üç sezondur bunu yapmaya çalışıyor.
Ağır Roman ve Selvi Boylum Al Yazmalım’dan sonra şimdi sırada Güllü var.
Kerem Alışık bu kez yıldızı Haziran Gecesi dizisiyle parlayan, yakında Dünyayı Kurtaran Adam’ın Oğlu filminde izleyeceğimiz Burcu Kara ile aynı sahneyi paylaşacak.
Bu rol için daha önce Deniz Seki, Şevval Sam, Tuba Ünsal gibi isimler düşünülmüştü. Sonunda Burcu Kara’da karar kılındı.
Kara, Türkan Şoray’la özdeşleşen Güllü rolünün altından nasıl kalkacak 28 Ekim’den itibaren göreceğiz.
Bu arada tiyatroseverler için iyi bir haber vereyim. Küçük Sahne Sadri Alışık Tiyatrosu sezona, Beyoğlu Belediyesi’nin de katkılarıyla, tamamen elden geçmiş, yenilenmiş haliyle merhaba diyor.
Yıllardır gereken bu değişikliği nihayet yapmış olmalarına sevindim.
Geçen yıl Selvi Boylum Al Yazmalım’ı izlerken zorlanmıştım.
Bir başka Atıf Yılmaz klasiği olan Güllü’yü diken üstünde değil, rahat koltuklarda, keyifle izlemek ayrı bir zevk olacak.