Paylaş
Devam da edecek gibi duruyor.
Devam etmeli hatta, çünkü dokundukça, birbirimize yaklaştıkça virüs kapma ve hastalanma riski altındayız.
Peki eskiden biz nasıldık, dünya nasıldı?
Bu konuyla ilgili güzel bir yazı okudum.
Özetle paylaşmak istiyorum sizlerle.
Bizlerde bildiğiniz gibi ilk karşılaşmalarda resmi ise tokalaşma, samimi ise öpüşme ve sarılma ile ilerleniyor.
Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden durumunu biliyorsunuz zaten.
Hollanda’da iki değil, üç kez yanaktan öpüşüyor karşılaşan insanlar.
Kongolularda alından öpme ve el öpme var.
Tuvalu’da birbirlerinin yanaklarını kokluyorlar. Biraz kediler, köpekler gibi sanki.
İngiltere ve Kuzey Avrupa ülkelerinde ne kadar az dokunursan o kadar iyi alışkanlığı hakim.
Hatta balo kültürünün oluşması ve yaygınlaşmasında bu açığı kapama isteğinin etkisinden de bahsediliyor.
Utangaç gençler tarih boyunca balolarda dans ederek bu yoksunluğa adeta meydan okumuşlar.
Bakınız son dönemin popüler dizilerinden “Bridgerton”ın o meşhur balo sahneleri.
Tarih dedik de, balolarda yabancı biriyle dans ederek yakınlaşmalar gibi el öpmeler de, kucaklaşmalar da tarih oldu, geride kaldı.
Koronayla dans ederken gözümüz sağlığımızdan başkasını görmüyor.
Aristo’ya göre dokunma
Ben bir kez korona oldum, bir daha olmam” ya da “Aşı yaptırdım, artık hastalanmam” demek saflıktır. Ve bunları deyip tedbirleri elden bırakmak, dikkatsiz davranmak ayıptır, çevreye haksızlıktır.
Gerek aşı gerekse de hastalık geçirerek elde edilen antikorlar kişinin virüsü yaymasını engellemiyor çünkü.
Belki kızacaksınız ama kalabalık ortamlarda maske takmayı alışkanlık haline getirip hayatımıza almamız çok önemli.
Ve tabii yukarıda da yazdığım gibi tokalaşmaları, sarılmaları da geçmiş hayatımızda bıraksak iyi olacak.
Aristo, dokunmayı hayvansal bir dürtü olarak görmüş ve hep tepeden bakmıştı.
Düşünce ve hayal gücünün yanında değersiz bulmuştu.
Aristo’dan farklı nedenlerle de olsa artık dokunmaya, sarılmaya iyi gözle bakılmıyor ve mümkün olduğunca kaçınmak gerekiyor.
Bu kaçınmalar artık yeni normalimiz.
Bence bu durum en kısa zamanda dizi ve film sahnelerinde de yerini almaya başlamalı.
Boşanmış çift Maldivler’de
Herkes bilir, erkekler bilimkurgu, aksiyon, western, hatta zombi filmlerinden hoşlanırken, bizler daha çok dramalar, aşk filmleri ve belgesellere tutkunuzdur.
Ve işte şimdi bahsedeceğim film, galiba tam da bize göre.
Bizim zamanımızın değil her zamanın yıldızları Julia Roberts ve George Clooney, “Ocean’s Eleven” zamanında başlayan ekran kimyalarını “Ticket to Paradise” adlı filmde devam ettirmeye karar vermişler. Ol Parker’ın yöneteceği “Ticket to Paradise” bir romantik komedi.
Roberts ve Clooney, kızlarının evlenmesini engellemek için Maldivler’e gitmek zorunda kalan boşanmış bir çifti canlandıracak.
Korona izin verir ve çekimler beklendiği gibi giderse filmin vizyon tarihi olarak 2021 sonu veriliyor.
Bekleyip göreceğiz.
Paylaş