Türler arası geçişler, türlerin birleşmesi, DNA’ların karıştırılması bilimin olduğu kadar sokaktaki insanın da ilgi odağı olmaya devam ediyor.
“Deney” (Splice), işte insanın bu doğaya hükmetme çabasını perdeye yansıtıyor. Das Experiment adlı Alman yapımı filmin bu yeniden çevriminin başrollerinde Oscar’lı Adrien Brody ve Sarah Polley var. Deney sonucu insan hayvan karışımı tuhaf bir yaratık ortaya çıkıyor. Bu ucubenin yaşam savaşı, onu yaratanların Tanrı’laşma ve yaratma dürtülerinin vazgeçilmezliğiyle birleşince ortaya draması kuvvetli bir bilimkurgu çıkmış. Film yarın vizyonda, türün meraklılarına tavsiye ederim. Bu arada gayet yaratıcı ve şok edici türler arası sevişme sahnelerine de hazırlıklı olmakta fayda var. Not: “Deney” filmini Twitter’da da yazınca Ali Atıf Bir, “Adrien Brody’nin böyle bir filmi daha yok muydu” diye sordu. Evet, Brody, Deney (The Experiment) diye bir başka filmde daha oynadı. Ama sinemalarda gösterilmeden doğrudan DVD’ye giden o filmde kendisi denek rolünde, burada ise deneyi yapan bilim adamını oynuyor.
Belediyeler günah işliyor
Dün Cengiz Semercioğlu, yunus gösterilerinin arkasında yatan dramı anlatan The Cove belgeselini Kadir Topbaş’a göndereceğini yazdı. Ben de bir kopyasını, yanına Savaş Karakaş’ın “Flipper’ı Kurtarmak” belgeselini de koyarak Hisarönü Belediye Başkanı Keramattin Yılmaz ve Rus işadamı Aleksandr Kuznetsov’a iletmek ve hepsine şöyle seslenmek istiyorum: Biraz vicdanınız varsa sebep olduğunuz bu işkenceye son verin. Yunusları delirmeye terk ettiğiniz o küçücük havuzlara (Hisarönü’ndeki havuzun boyutlar 11’e 22 metre...) sizleri koysalar, kısa bir süre sonra “Yeter alın beni buradan, daraldım” diye bağırmaya başlarsınız. Saatte 50 km. hızla yüzmeye alışmış hayvanları bu mezar havuzlara hapsederek büyük bir günah ve suç işliyorsunuz. Facebook üzerinden açılan sayfada toplanan imzalar çığ gibi çoğalıyor. Sadece biz değil İngiliz basını da bastırıyor, hayvan severler imzalarla, protestolarla destek veriyorlar, davalar kazanılacak. Bu hayvanları zorumuzla değil de rızanızla bırakırsanız, ileride hiç olmazsa çocuklarınızın, torunlarınızın yüzüne bakacak durumda olabilirsiniz. Not: Bu yazı sadece Hisarönü ve İstanbul değil, Türkiye’deki tüm yunus gösteri merkezi sahipleri ve ilgili belediyelere hitaben yazılmıştır.
Neden soyunuyorlar?
Geçen haftalarda “Evet, hayvan hakları için soyunabilirim” demiştim. Yazıdan cinsel içerikli yorumlar çıkaranlar oldu. Bazı sivri zekalılar PETA’yı porno yayınlar yapan bir kuruluş sanıyor herhalde. Hayvan hakları savunucuları neden soyunurlar, PETA neden bu gösterileri yapar sanırım açıklamam gerek. * “Çıplak” kelimesi ilginizi çekiyor mu? O zaman çıplaklığın ön planda olduğu protestonun da çekmesi lazım. Öyle de oluyor zaten, insanlar işi ucuzlatmadan soyunan hayvan severleri görünce PETA’nın mesajlarına ilgi duymaya başlıyor. * “Kürk giymektense çıplak gezerim” sloganı son drece dikkat çekici. Müthiş bir cesaret ve meydan okuma örneği. Çıplaklık, kürke karşı olabilecek en geçerli ve ses getiren protestolardan. * Hayvanlar için soyunanların amacı izleyenlerin cinsel iştahları kabartmak değil tabii ki. Çıplaklık onların ne kadar savunmasız olduklarına dikkat çekmek için. Bu, cinsellikten ziyade, acı bir gerçeğin dışa vurumu olarak algılanmalı. Üzerinize bir şey giymeden sokağa çıktığınızı hayal edin, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Üzüm ve yeni şarkı sözleri
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘içki içmeyin, üzüm yiyin’ açıklamasından sonra karşıma çıkan herkes aynı geyiği yapmaya başladı; “Şu sıralar Ferhat Göçer’in ‘Üzüm’ şarkısını yeniden patlar herhalde, bundan âlâ promosyon mu olur.” Neye niyet neye kısmet, şarkının adı böyle alakasız bir şekilde geçmişken ben de Başbakan’ın sözleri ve şarkılar üzerine bir geyik döndüreyim dedim. Maksat müzik dünyamız şenlensin, bizim de çorbada bir tuzumuz olsun. Dikkatle okuyun, ileriki dönemlerde patlaması muhtemel şarkıları yazıyorum... Arpa: Şahane bir seçenek. Her an bir yerlerden ‘bira içmeyin, arpa yiyin’ cümlesi gelebilir, ardından da bu şarkı patlar gider. Üç: Böyle bir şarkı kim yapacak diye merakla bekliyorum, geç bile kalındı hatta. “En az 3 çocuk” muhabbeti dilimize gireli çok olmadı mı, hadi ama birileri akıl etsin artık. Bunlar dans ediyor: Erdoğan’ın, Brüksel’de yaptığı toplantıda AB’nin tutumu için söylediği bu sözler, kanlı canlı hareketli bir yaz şarkısına adını verebilir. Azıcık da geriye gidelim. Kenan Doğulu’nun “Bu alemde kendin bileceksin, geçme sınırını çizeceksin, önce rütbeni bileceksin” sözleri Başbakan Erdoğan’ın kürsüdeki “Haddinizi bilin, edepsizlik yapmayın” cümlesine ne kadar da benziyor. En sevdiğim şarkının sözleri kürsü çıkışlı galiba. E bir de meşhur ‘one minute’ var tabii. Ona da yabancı birileri el atıversin lütfen. Ve, ve, ve; “Dün dündür, bugün bugündür...” Yok, o Erdoğan’a ait değil, hatırlayacağınız gibi Süleyman Demirel’in sözü. Bu söz de bir şarkıyla daha da popüler olmayı hak ediyor.