Clooney işten kovuyor

Gözümüz aydın, nur topu gibi bir Oscar adayımız oldu!

Hemen heveslenmeyelim, Oscar aday adayı Türk filminden bahsetmiyorum.
Onu henüz açıklamadılar.
Benim dediğim büyük Oscar’ın Amerikalı adayı.
Türkiye’de 15 Ocak’ta “Aklı Havada” olarak vizyona girecek olan “Up in the Air”i geçen gün özel gösteriminde izledik ve geçer notu verdik.
Bu film bu yıl En ıyi Film, Senaryo, Erkek ve Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar’larını zorlar.
George Clooney’i, ilk kez bu kadar kırılgan bir karakteri canlandırırken görüyorum.
İşi insanlara işten kovulduklarını bildirmek olan Ryan Bingham’ı canlandırıyor ama hayatta en çok kırılan ve üzülen kendisi oluyor.
Ryan’ın işinin en önemli özelliği şehirlerarası dolaşmak zorunda olması. O şirket senin, bu şehir benim derken yalnız hayatının büyük bir bölümü de uçaklarda ve havaalanlarında geçiyor.
Bu anlamda bu filmde “havaalanında bir hafta” yazı dizisine başlayacak olan Onur Baştürk için de çok malzeme var.
İşte benden birkaç tüyo: Ryan havaalanında vakit kaybetmemek için bagaj kontrolünde hangi sırada bekleyeceğini iyi biliyor. Ona göre bebekli ailelerin olduğu sıra en kötüsü. Çünkü bebek arabasının katlanıp, X-ray cihazına konması ciddi vakit alıyor. Araplar en fazla didiklenen ve bekletilenler arasında. Hiçbir anormal durum olmasa bile saatlerce sorgulanabiliyorlar. En iyisi Asyalılar’ın arkasında beklemek. Az valizle seyahat ediyorlar ve kontrolden en hızlı geçen onlar oluyor.
Ryan’ın bu açıklamalarını iş ortağı “ırkçı” olarak değerlendiriyor tabii.
Ryan’ın cevabı ise ırkçılığın öğrenilen ve pratik bir şey olduğu yönünde: “Ben de annem gibiyimdir. İnsanların özelliklerine bakmadan genelleme yaparım, böylesi daha hızlı oluyor.”

Hayvan katliamına dur diyelim

Mordoğan’daki hayvan katliamıyla ilgili mail’ler gelmeye devam ediyor.
Bir hafta önce 45 köpek ve 200 kadar kedi zehirlenerek öldürüldü.
Üstelik bunların çoğu da vatandaşlar tarafından aşılanmış ve kısırlaştırılmış hayvanlar.
Kurtarılabilen hayvan sayısı sıfır, çünkü zehir çok kuvvetli; atılan zehiri tahlil için götürmeye kalkan bir kişinin ellerinin yara içinde kalmasından belli.
Buradaki vahşete birilerinin dur demesi gerekiyor.
Yetkilileri bu konuda göreve davet ediyorum.

Teşhir ve röntgen

Mirgün Cabas geçen gün Twitter’a şöyle yazmış: “Teşhirciler bu sabah nasılsınız bakalım?”
Psikoterapist Çağatay Öztürk sağolsun, günlerdir aramızda bir teşhircilik muhabbetidir gidiyor.
Olayın özeti şöyle; Twitter’da yazı yazanlar teşhirci, okuyanlar röntgenciymiş.
Olabilir.
Ama eğer öyleyse, aynı durum köşe yazarları ve gazete okurları için de geçerli.
Ne de olsa, istisnalar hariç, her köşe yazarı yazısının bir yerinde kendi hayatından bahsediyor ve gördükleri, yaşadıkları üzerine yorumlar yapıyor.
Hatta bazen tweet’lerin köşe yazılarının kısa halleri olduğunu bile düşünmüyor değilim.
Twitter’da da, bu köşede de arada kendimden ve hayatımdan bahsettiğim için, psikoterapistimize göre ben de teşhirci oluyorum.
Siz de röntgenci.

Kampanya yokluğunda sinema

2009’un Türk sineması açısından pek parlak geçmediğini nasıl anlatırım diye düşündüm.
Aklıma şu cümleler geldi, fazlası vardır azı yoktur...
Geçen yılın en iyi filmlerinden olan “Neşeli Hayat”, Yılmaz Erdoğan’ın en az gişe yapan filmi oldu. Önceki filmlerinin aştığı 2 milyon barajını, bilet fiyatını yarıya indirmesine rağmen geçemedi.
“Kurtlar Vadisi: Gladio”, Kurtlar Vadisi yapımcılarını hayal kırıklığına uğrattı. Dizi kıvamındaki filme fazla para harcanmamıştı belki ama gişesinin bu kadar az olması da beklenmiyordu.
“7 Kocalı Hürmüz”ün gişe rakamını öğrenemedik bile.
Büyük umutlarla vizyona sokulan “Gecenin Kanatları” eleştiri oklarının hedefi olmakla kalmadı, yapımcılarını gişede de üzdü.
Peki neden?
Vizyona 69 Türk filmi girmesine rağmen Türk filmlerinin toplam gişesinin bir önceki yılın altında kalmasını nasıl açıklayabiliriz?
Nedenler ortada aslında; cin olmadan adam çarpmaya çalışan sinemacılar, özensiz filmler, domuz gribi korkusu, ekonomik kriz ve tabii gençturkcell kampanyasının yokluğu.
Gençturkcel’in “bir alana bir bilet bedava kampanyası” devam etseydi her şey çok farklı olabilirdi.
Yazarın Tüm Yazıları