Paylaş
Sonra da geriye, adı ‘jet sosyete’ ve ‘çılgın eğlence’ kelimeleriyle birlikte anılan bu Yunan adasına bir seyahat planı yapmak kaldı.
Atlas Jet’in pazar ve perşembe Mikonos’a direkt uçuşu var. (Hanutçu basın demeyin diye yazıyorum; biz cumartesi gidip pazartesi sabahı döndüğümüz için THY ve Aegean Air ile İstanbul-Atina-Mikonos yaptık, yani Atlas’ın davetlisi falan değildik.)
Dolayısıyla ada artık Türkler arasında daha da bir moda.
Atlas uçuşuyla Mikonos’a bir saatte gitmek mümkün. Ya da Atina üzerinden aktarmayla 2-3 saatte orada olunabiliyor.
Jet sosyete deyince gözünüz korkmasın. Otel fiyatları gayet makul. Hatta oranın 5 yıldızlıları, Türkiye’de yerli turist olmanın getirdiği dezavantajla kazıklandığımız 5 yıldızlı otellerle kıyaslandığında çok daha ucuz.
Mikonos’un eşcinsellerin uğrak yeri olduğu da şehir efsanesi değil, gerçek.
Ben bu kadar yakışıklı, bakımlı ve eğlenmeyi bilen erkeği bir arada görmemiştim. Onları aynı anda görmek iyi güzel tabii ama insan kendisine değil de yanındaki sevgilisine bakıldığını
görünce hayli bozuluyor.
Neyse...
Adaya eşcinsellerin dışında çoluklu çocuklu gelen aileler ve balayına gelen çiftler de var. Ve hangi kesimden olursa olsun herkesin amacı mutlak ve sınırsız eğlence.
Gecemiz gündüzümüz zaten şaşkın olduğundan Ferhat’la bana çok fark etmedi ama gündüz yaşayanlardansanız buraya gelirken uyku düzeninizle biraz oynamanız gerek.
Mikonos’ta hayat gece 23.00’ten sonra başlıyor.
İnsanlar akşam uykusundan o saatlerde yeni kalkmış oluyorlar ve sabahın ilk ışıklarına kadar uyumuyorlar. Zaten bu adadan güneşin doğuşunu izlemeden giderseniz çok şey kaybetmiş oluyorsunuz.
Bodrum’a benzeyen Mikonos’un en ünlü ve bilinen lokantası Nammos. Nammos’un önündeki plaj da aynen Türkbükü’nü andırıyor. Fiyatlar ise fahiş. Girişteki dükkanda 500 Euro’ya plaj elbisesi satılıyor dersem ne demek istediğimi anlarsınız sanırım.
Bizim Türkler tabii ki burayı hemen mesken edinmiş. Aynı gün ünlü bir işadamı, televizyoncu ve belediye başkanıyla karşılaşınca (isim vermem, paparazzilik yaptırmayın bana lütfen) pes dedim.
Onlar da bizi görünce, benzer bir “burada bile yalnız kalamadık” duygusuna kapılmışlardır kuşkusuz.
Mikonos yazımı ünlü Türk twitter söylemiyle bitirmek istiyorum, hay bin Türk!
Tacize uğramak!
Medyamızı bir süredir meşgul eden “Tanzanya’da Türk gazeteciler taciz edildi” olayına girmek istemedim önce.
Ama sonrasında taciz nedir, ne değildir muhabbeti alevlenip, her köşe başından çıkınca tutamadım kendimi.
17 yaşındaki bellboy’un sorgulanıp, işinden atılması ve bizim kızlarla ilgili “onlar beni taciz etti” demesi bende bardağı taşıran son damla oldu.
Taciz konusunda Türk basını ikiye ayrılmış durumda. Bir taraf olayın ciddiye alınıp, abartılmasına gerek yok deyip, işinden olan bellboy’a üzülürken, diğer taraf yaşananların ciddiyetine dikkat çekmek istiyor.
Ben olayın ciddi bir vaka olduğunu düşünen ikinci taraftayım.
Çünkü; Tanzanya’daki otelde bir bellboy yalnız bir kadına, “isterseniz yalnız uyumayın, eşlik edeyim” derse, bir başkasına “erkek arkadaşınız var mı?” diye sorduktan sonra gece yarısı kapısına dayanıp “sizi öpmek istiyorum”a kadar giderse, dünyanın neresinde olursa olsun bu düpedüz tacizdir.
Çünkü bunların sonu hiç de hoş olmayan yerlere kadar uzanabilir.
Bende örnekleri çok.
Bir Maldivler seyahatimizde bellboy’lardan birinin arkadaşlarımızın 19 yaşındaki kızının kaldığı odaya gece yarısı gizlice girmesi mesela. Aile, haklı olarak adayı ayağa kaldırmıştı.
Bir de bizzat yaşadığım bir olay var.
Yıl 1993. Mısır’dayız. Uçaktan indikten sonra kendimizi Kahire Hilton’a atıyoruz.
Odaya girdikten 10 dakika kadar sonra telefon çalıyor. Telefondaki adam beni lobide gördüğünü, beğendiğini, oda numaramı bellboy’dan (alın size bir bellboy krizi daha!) aldığını ve buluşmak istediğini söylüyor. Ölür müsün, öldürür müsün!
Biz bu olayın şokunu atlatamadan, yine Mısır’da arkadaşlarımız ailece bir halıcıda rehin alınıyor. Adam, arkadaşlarımızın kızını çok beğendiğini söyleyip, dükkanın kapısını kilitliyor ve anne-babasıyla kızları için pazarlığa girişiyor.
Bunların hepsinin adı resmen, alenen “taciz”.
Nerede yaşatıldıklarına bakılmaksızın gülünüp geçilmemesi, ciddi tepki gösterilmesi gereken suçlar.
Daha kötüleri olmasın diye...
Paylaş