Paylaş
Aman Allah’ım o ne kalabalık!
Ama çok da güzel kalabalık...
Çimenlerin üzerine yayılan çocuklar, gençler, yaşlılar.
Bisiklet yolunda pedal çevirenler.
Hemen yanında köpekleri, arkadaşları, sevgilileriyle yürüyüş yapanlar.
Kimsenin kimseyi rahatsız ettiği yok.
Bir tarafımız deniz, ötesi adalar, gökyüzünde önce güneş, sonra ay.
Bu sahilde vakit geçirmeyi herkese tavsiye ediyorum.
İster banklara oturun, ister çimenlere yayılın.
Ama en çok da yürüyün.
Hele bir de bir konuda karar veremiyorsanız, aklınız karışıksa kesinlikle yürüyün.
Uzmanlar en doğru kararların uzun yürüyüşler sırasında alındığını söylüyorlar.
Nedenlerine geleceğim.
Yürüyelim arkadaşlar!
Yürüyüş, düşünme ve kararlar verme demişken konuyu biraz daha derinleştirelim.
Edebiyat eserlerini bile bu açıdan okumak, değerlendirmek mümkün.
James Joyce ve Virginia Woolf romanlarında, ana karakterlerini karar verme aşamasında en fazla yürüyüşe gönderen yazarlar.
Mrs. Dalloway yürürken sadece yürümez, geçmişine gider, her dakikasında düşünce zincirine yeni bir halka ekler.
Şiirleri, dağlar, ormanlar ve yollarla dolu olan William Wordsworth, hayatı boyunca yaklaşık 300 bin kilometre yürümüş bir yazar.
Yürüme, düşünme ve yazma arasında bu bağlantının bilimsel açıklaması ise şöyle:
Yürüyüşe çıkınca kalbimiz daha hızlı atıyor ve sadece kaslara değil, tüm organlara ve tabii ki beyne de daha fazla oksijen gidiyor.
Araştırmalar insanların yürüyüş sırasında ya da sonrasındaki dikkat ve hafıza testlerinde daha başarılı olduğunu ortaya koymakta.
Düzenli yürüyüşler, beyin hücreleri arasındaki bağları kuvvetlendirdiği gibi hafızadan sorumlu hippocampus’un da büyümesini sağlıyor.
Yürüdükçe düşüncelerimiz gelişiyor, daha doğru kararlar alıyoruz.
Bazı şirketlerin beyin fırtınasını uzun, toplu yürüyüşlerle yapmaları bu yüzden.
Yani sadece zayıflamak için değil, doğru düşünmek, kafayı çalıştırmak ve yerinde kararlar almak için de yürümek lazım.
Peki nerede yürümek daha iyi?
Güney Carolina Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, öğrencilerin şehirde sokaklardan çok orman yürüyüşlerinde yaptıkları hafıza testlerinde daha başarılı olduğunu gösterdi.
Şehirlerde yürümek yerine yeşili bol, park, bahçe ve ormanda yürümek zihni geliştiriyor.
Şehirde üzerimize üzerimize gelen insan, araba, billboard, trafik ışıkları vs.’nin dağıttığı dikkati algılarımızı açan doğada tekrar toplayabiliyoruz.
Bavul sırası
Atatürk Havaalanı dış hatlarda bavulların hangi banda geleceğini gösteren tabela altında her zaman hatırı sayılır bir kalabalık vardır.
İnsanlar kendi uçaklarını bulmak için tüm tabelayı taramak zorundadırlar çünkü.
Liste uçakların iniş saatine göredir bizde.
Geçen haftaki Hollanda seyahatimde bunu çok daha kolay bir yöntemle çözdüklerini gördüm.
Uçakları saate göre değil, geldiği şehre göre alfabetik sıralamışlar.
İstanbul diye bakınca şak diye buluyorsunuz bavullarınızın kaç numaralı bantta döneceğini.
Dolayısıyla tabela altında insanlar işkence çekmiyor.
Atatürk Havaalanı dış hatlardaki tabela bir an önce bu yönteme geçmeli.
Böylece hem vakit kaybı hem de gereksiz birikme önlenmiş olur.
Kediler solakmış!
Kediler için boşuna uzaylı demiyorlar.
Solaklara da uzaylı diyorlardı, öyle değil mi?
Kedilerin yüzde 40’ı sol patilerini kullanıyor.
Yüzde 20’si ise sağ patilerini.
Kalan yüzde 40 her iki patisini de eşit beceriyle kullanıyor.
Paylaş