Paylaş
Birlikte ağlamak bağları kuvvetlendirir, iyi gelir.
Allah daha kötü şeyler için ağlatmasın, kontenjanımızı sinemada dolduralım diyerek, “ağlama garantili” filmlere hep kızım Tayga ile giderim.
Çok duygusaldır, ben bir ağlarsam o iki ağlar.
Ama bu kez ben bir, o dört mendil tüketti.
Ne de olsa gittiğimiz film onun yaş grubundan kahramanların hikayesini anlatıyordu.
John Green’in aynı adlı romanından uyarlanan Aynı Yıldızın Altında (The Fault in Our Stars) bahsettiğim...
Kansere yakalanmış iki gencin sağ gösterip sol vuran aşk hikayesi, kanserle savaşmaktan çok kaçınılmaz sonu kabullenmenin gururlu, güçlü duruşunu perdeye getiriyor.
Güldürdüğü anlar da var ama fena ağlatıyor.
Bu arada film kesinlikle bir ergen filmi değil, her yaşta izleyiciyi etkileyecek kadar sağlam bir anlatıma ve oyunculuklara sahip.
Sevdiklerinizle gidin, birlikte ağlamak, yanınızdakinin elini sıkmak, mendil uzatmak güzel oluyor.
Ağlamanız zaman almayacak
Konu Aynı Yıldızın Altında filminden mütevellit ağlatan filmlerden açılmışken, Twitter’dan “Sizi en çok ağlatan film?” diye sordum.
Sinemada ne ağlamışız!
Timeline’ım filmlerle doldu.
İşte “ağlatan filmler” listemiz (aralarında iki tane torpilli filmim var, anlarsınız): Babam ve Oğlum, Aşk Hikayesi (Love Story), Titanic, 21 Grams, Şampiyon (The Champion), Not: Seni Seviyorum (P.S. I Love You), Leon, Melekler Şehri (City of Angels), Aşk Tesadüfleri Sever, Issız Adam, Kasımda Aşk Başkadır (Sweet November), İçimdeki Deniz (Mar Adentro), Hachi (Hachi: A Dog’s Tale), Marley & Me, Not Defteri (The Notebook), Karanlıkta Dans (Dancer in the Dark), Yeşil Yol (The Green Mile), Ölü Ozanlar Derneği (Dead Poets Society), Sevgi Sözcükleri (Terms of Endearment), E.T...
Toplu ağlama, rahatlama seansı yapacaksınız toplanın ve iki üç tanesini arka arkaya izleyin derim.
Nihat Hatipoğlu ile iyi hissetmek
Reytinglerde hep üst sıralarda yer alan iftar programının sunucusu, halkın yakından görebilmek için kuyruğa girdiği, uzun yolları aşıp geldiği, hızla fenomen haline gelen Nihat Hatipoğlu gerçeğine ne kadar duyarsız kalınabilir ki?
Kalınamaz bence.
Geçenlerde ben de ATV’de izledim kendisini.
Sorulan kimi alakasız, saçma sapan sorulara bile sabırla verdiği cevapları duydum.
Gülen samimi yüz ifadesinden, teatral sunumundan, son derece sevimli peltek konuşmasından, edebi üslubundan etkilendim.
Üstelik bir film yıldızı ya da rock yıldızı değildi bu ilginin odağı.
İlahiyatçı ve akademisyen Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu’ydu.
Ve bence sırrı, samimiyeti ve insanlara kendini iyi hissettirmesiydi.
Hepimizin ihtiyacı olan bu değil mi zaten; şu acımasız dünyada iyi hissedebilmek!
Özel not: Ramazan ayı boyunca sahur programı yapan hocalardan özel bir ricam var; kadın ve hayvan hakları konusuna lütfen biraz daha fazla değinin, bu konudaki duyarlılığı arttırın, ülkemizin ihtiyacı var.
Sen tatile gideceksin diye!
Hapis bir işkencedir, bir ceza verme yöntemidir, öyle değil mi?
Küçük bir yere, hücreye hapsedersin, yemeğini, suyunu verir ama dışarı çıkmasına izin vermezsin.
Peki ya masum bir canlıyı hapsetmek nedir?
Suç değil midir?
Adamın biri küçük bir Cooker’ı dükkanında boynuna tasma takıp bağlamış, bir kap yemek ve su koyup tatile gitmiş.
Hayvancağız ağla ağla bir hâl olmuş tabii.
Aslı Bektaş adlı hayvansever çığlıkları duyunca dayanamamış, polisi arayıp kurtarmış yavruyu.
Twitter’dan haberleştik, rahatlattı beni.
Kimsenin insan olsun hayvan olsun kimseye işkence yapmaya hakkı yok.
Tatile gidecek diye kedi köpeklerini hapsedenlerle karşılaşırsanız siz de Aslı Bektaş gibi sessiz kalmayın.
Tatile giderken kedi köpek pansiyonu, olmazsa da bir arkadaş, bir akraba bulunur, bulunmalı.
Paylaş