Beyaz Türkler’in Kurban Bayramı

Nuray Mert’in salı günkü “Beyaz Türkler’in Kurban Bayramı ile imtihanı” yazısında ilginç tespitler vardı.

Haberin Devamı

Mert, “Eskiden Kurban bayramlarında hayvan hakları savunucusu kesilen Beyaz Türkler’in, iktidar değişiminden sonra sesi soluğu çıkmıyor” diyordu özetle.
Ona göre bazı Beyaz Türkler artık akıllı davranıyorlardı, korkuyorlar ya da tırsıyorlardı.
Bende akıl da yok korku da galiba ama merhamet ve vicdan var. Kurban bayramlarında suskun kalmamaya devam ediyorum.
Bayramdan bir gün önce, Erzurum’da kamyonete binmemekte inat edince kafasına vurula vurula bayılacak hale gelen dananın haberini almış, ertesi gün kesim öncesinde işkence göreceğine, itilip kakılıp, dövüleceğine emin olduğum diğer kurbanlıkları da düşünüp, üzülmüştüm.
Ertesi gün televizyonlardaki görüntüler tahminlerimi doğruluyordu.
Çocukların gözü önünde yapılan kesimleri, yaralı olarak sokaklarda koşuşan hayvanların görüntülerini benim içim kaldırmadı.
Oysa Kurban Bayramı hayvanlara işkence yapılmadığı ve kesilen kurbanların etleri konu komşuya ve kesen kişinin buzdolabına değil, fakire fukaraya gittiği sürece güzel, anlamlı ve değerli.
Geçen yıllarda da böyle düşünüyordum, şimdi de.
(Ben şu andaki iktidarın da çok farklı düşünmediğine, bu konularda sağduyulu ve mantıklı olduğuna inanıyorum.)
Gelecek yıl da, kurban kesme hayvana işkenceyle aynı anlama gelmeye devam ederse, yine üzülür, yine isyan eder, aynı şeyleri söyler, yazarım, hiç merak etmeyin.

Cem Yılmaz ve üniversiteliler

Haberin Devamı

Cem Yılmaz’ın Boğaziçi, Maltepe, Koç, Kadir Has, Bilkent ve Anadolu üniversitelerinde öğrencilerle yaptığı söyleşiler DVD olmuş.
Salonları tıklım tıklım dolduran öğrenciler soruyor, Cem Yılmaz yanıtlıyor, espriler havada uçuşuyor.
Bu DVD’yi hemen alınıp izlenecekler ve arşivde saklanacaklar listeme aldım bile.
Üniversite gençliği ve Cem Yılmaz arasındaki sinerjiyi tahmin edebiliyorum, bu DVD hem güldürür hem düşündürür.
Ayrıca Cem Yılmaz’ın tek kişilik gösterilerini özlemiş olanlara da ilaç gibi gelecektir.
Bu arada, bu söyleşileri bir DVD’de toplamayı kim akıl ettiyse, tebrikler.

Hayat arkadaşı mı!

Geçen gün bir basın bülteni geldi.
Orhan Gencebay’ın yıllar sonra ilk kez eline mikrofonu alıp şarkı söylediği yazıyordu.
Bir cümlede de Sevim Emre’den bahsetmişler, isminin önüne “hayat arkadaşı” sıfatını da koyarak.
Ne kadar da sevimsiz bir tanımlama!
Ama haklılar belki de, Orhan Gencebay ve Sevim Emre ikilisi için “sevgili” ya da “birbirlerini tanıma dönemindeler” demek için fazla zaman geçti.
Neden evlenmezler ki!
Bunca yıl sonra onlara baba bir düğün yakışır artık.

Ajda gibi

Haberin Devamı

Onur Baştürk’ün Ajda Pekkan röportajı renkli, neşeli, eğlenceli ve bence haftanın en iyilerindendi.
Ajda’nın Kelebek’-teki fotoğraflarına bir daha bir daha baktım.
Ve kesinlikle karar verdim, ne gerekiyorsa yapılmalı, insan inzivaya çekilmemeli, içindeki yaşam keyfini yok etmemeli, yıllara meydan okumalı.
Ve olabiliyorsa, ki ne şahane olur, aynı Ajda gibi, hep güzel, genç ve bakımlı kalmalı.

Twitter’da iktidar savaşları

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Twitter’da takip ettiği gazetecilerin listesine baktım. Aralarında eklerde yazan kimse yok. Hepsi de ana gazete yazarları. Kılıçdaroğlu “popüler kültüre takılmıyorum” mu demek istiyor acaba? Bütün özlü sözler, polemikler, aktüalite, sokağın nabzı eklerde oysa. Bence danışmanları onu bu konuda uyarmalı. Ya hep ya hiç, onu alayım, bu kalsın olmaz yani!
Bu arada, Twitter’da kimseyi takip etmeyerek, en azından eşit davranan ve kırgınlık yaratmayan Abdullah Gül’ün tavrını daha doğru bulduğumu söylemeden geçemeyeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları