Ben de aşk üçgeninde kaldım, söyleyemedim

Tüm hayatı, beyin kanamasıyla sonuçlanan korkunç bir kazayla kökünden değişti. O kazadan sonra önceliklerini sorguladı, iş ve özel yaşamını dengeledi, evlendi. Kanal D'nin yarın başlayacak "Beş Kardeş"in başrol oyuncularından Serdar Orçin'le buluştuk, hem yeni diziyi hem de kazadan önceki ve sonraki hayatını konuştuk.

Haberin Devamı

Yeni diziniz “Beş Kardeş” yarın başlıyor. Şimdiden yolunuz açık olsun. Beş kardeşi gördün mü sen hayatında?
- Görmeyen var mı? Valla ilk annemden görmüşümdür beş kardeşi. Çok döven biri değildi ama almışımdır öyle bir darbe...

Bizimki işin şakası, tabii ki dizide başka bir şey anlatılıyor. Hikayeden biraz bahseder misin?

- Gerçek anlamda beş kardeşin hikayesi (gülüyor). En büyükleri Serkan’ın (Keskin) oynadığı Sait. O diğer kardeşlerin hamisi gibi biraz. Anne babalarını kaybetmişler, ahşap bir evde hayatlarını idame ettiriyorlar. Her birinin farklı meslekleri var, her biri diğerinden çok farklı.

Nasıl bir mahalle onlarınki?

- Özlediğimiz tarzda bir mahalle. Bakkalı, pencereden bakanı, sokaktan geçeni, herkesin birbirini tanıdığı, özlemini duyduğumuz o mahalle işte...

Biz mahalle kavramını unutalı çok oldu aslında. Şöyle geriye gitsek; sen nasıl bir mahallede büyüdün?

- Aynen dizideki bir mahallede büyüdüm. Herkes birbirini çok iyi tanırdı.

Neredeydi o mahalle?

- Fikirtepe. Fikirtepe’nin sosyolojik yapısı karmaşıktır. Kuşak çatışmasının inanılmaz olduğu, çoluk çocukla anne babaların çok farklı takıldığı, siyasi görüşlerin de farklı olduğu, ekstrem uçların bir arada yaşadığı bir yer. O yüzden oradan her türlü insan modeli çıkar. Bu arada kentsel dönüşümün başladığı semtlerden... Bu birileri için çok iyi olabilir ama benim için çocukluğumun yitip gitmesi, bütün anılarımın yok olması demek.

Sende nasıl bir etki bıraktı bu mahalle hayatı?

- Film gibiydi. Duvar yazıları sürekli değişirdi. Tiyatroya da lisede başladım. Bizdeki sanatçı kafası işte, savaşa karşıyız. Ama tabii sola meyilli, daha doğrusu aydınlığa yakınız.

İnsanlar üniversitede bile mesleklerini kesin olarak seçememiş oluyorlar. Sen o yaşta oyunculuğa nasıl karar verdin?

- Lise yıllarında tanıştığım tiyatrodan çok etkilendim. İlk görüşte aşk gibi bir şey oldu bende.

Liseye kadar tiyatroya hiç gitmemiş miydin? Yoksa seni çarpan oyun muydu?

- Ben çok farklı bir ortamda büyüdüm. Bayburt’tan göç etmiş bir ailenin çocuğuyum. Dolayısıyla beni tiyatroya götüren kimse yoktu. Çok farklı şeyler vardı hayatımda. Tekvando yapıyordum, siyah kuşağım vardı. Futbolcuydum aynı zamanda. Matematik bölümünde okuyor, o yönde bir şeyler yapmayı umut ediyordum. Derken lise ikinci sınıfta ilk kez bir tiyatro oyunu izledim.

Haberin Devamı

Ben de aşk üçgeninde kaldım, söyleyemedim

OYUNCULUK OKUDUĞUMU İKİ YIL BABAMDAN SAKLADIM


Neydi bir anda hayatına yön veren o oyun?

- Brecht’in “Fırın” oyunu... Bizde “Ekmek Kime Pişecek” olarak oynandı. Tabii bu bilgileri sonradan öğrendim. Neyse... İzledim ve vuruldum. Seneye mutlaka orada olmalıyım, ben de yapmalıyım düşüncesiyle başladı serüven. Sonradan öğrendim ki Mehmet Beyazıt Lisesi’nin tiyatro bölümü efsaneymiş zaten. Oradan onlarca oyuncu, yönetmen, sektörün farklı alanlarında çalışan insanlar çıkmış.

Kim mesela?

- Fırat Tanış benim dönem arkadaşım mesela... Cüneyt Uzunlar, Murat ve kardeşi Bülent Düzgünoğlu, Yaşar Kurt... Bütün bunların atası da Behruz Firuzment diye amatör tiyatroların çok yakından tanıdığı, bizim gibi onlarca belki yüzlerce çocuk yetiştirmiş bir kahramandır. Oradan o donanımla çıkanlar bir daha iflah olmadı (gülüyor).

Sonra Müjdat Gezen’e girmişsin ama bunu babana söyleyememişsin?

- Evet. Hem de 2 yıl gizledim.

Neden?

- Babam yurtdışında çalışıyordu, Almanya’da işçiydi. Dolayısıyla ben bu kararları verirken çok müdahil olamamıştı. Çok onayladığı bir şey de değildi başlarda. Çünkü ailemizde, çevremizde böyle bir şey yok. “Nereden çıktı bu” diyebilirdi.

Ne olmanı isterdi?
- Birçok çocuk gibi pilot olma hayalim vardı. Babam da sürekli yurtdışına gidip geldiği için bu fikir ona da hoş geliyordu. Ama lise ikiden sonra tiyatro okumaya karar vermiştim zaten.

Şimdi seni izlerken ne diyor?
- Artık bütün aile destekliyor.

Bayburtlusun. Genetik kodlarında neler var?
- Bayburt aslında Karadeniz sınırları içindedir ama çok da Karadeniz değildir. O Karadeniz çılgınlığı, deliliği yok bende. Daha sakinimdir. Bir de çok küçük yaşta çıktım oradan, İstanbul’da büyüdüm. O yüzden oranın özelliklerini taşımıyorum.

Haberin Devamı

Ben de aşk üçgeninde kaldım, söyleyemedim

ŞİDDETTEN UZAK OLMAMI KADINLAR SAĞLADI

Maçoluk var mı?

- Hiç yok. Çok kadınlı bir ailede büyüdüm. Annem, halalar, babaannem, 3 kız kardeşin tek erkek kardeşiyim.

Öyle olunca da bir ego patlaması yaşamadın mı? Tüm kadınlar etrafında pervane falan...

- Tabii, prens şeklinde yetiştirildim. Yediği önünde yemediği ardında durumundaydım. Bu arada maçoluktan da nefret ederim. Öyle adamlarla arkadaş bile olmam. Ailemdeki kadınlar hayatıma çok şey kattılar. Daha hümanist olmamı, şiddetten uzak olmamı onların sevgisi sağladı.

Evleneli kaç sene oldu

- Beş...

Bu arada sen evlenmeden önce korkunç bir kaza yaşamışsın...

- Evet. Bana bir araba çarptı. Beyin kanaması geçirir vaziyette hastaneye kaldırıldım. Hastane doğru teşhis konulamadığı için beni eve göndermeye çalışmış. Şimdiki eşim ikna olmayıp başka bir hastaneye götürmüş. Orada da “Ailesi gelsin, gireceği ameliyatta ne olacağı belli değil” denmiş. Neyse ki ameliyat başarılı geçti. Hiçbir hasar kalmadan kurtulmam doktorumu bile şaşırttı. Tabii iki yıl hayat durdu benim için.

İki yıl hayatın durması ne demek!
- Çok acayip bir şey. O sıra korkunç bir temponun içindeydim. Dizi, 3 tane oyun, sosyal hayatım... Böyle bir koşturmacadan sonra birden durma noktasına gelen bir hayat. O kaza hayatımda başıma gelen en iyi şey oldu. Çok şey değiştirdi. Çünkü durunca ister istemez kendinize dönüyorsunuz.

Neyi yanlış yapıyormuşsun?

- Kendime çok acımasız davranmışım. Ben her şeyi hallederim, her şeye yetişirim, her şeyi çözerim zannetmişim ama öyle bir şey yokmuş. Hayatımdaki öncelikler yer değiştirdi, dengeler farklılaştı.

Evlenmeye kazadan sonra mı karar verdin?

- Evet.

Haberin Devamı

Ben de aşk üçgeninde kaldım, söyleyemedim

SEVGİLİLER GÜNÜ HEDİYEM ÇOK BÜYÜK: BABA OLUYORUM

Bu röportaj Sevgililer Günü’nden bir gün sonra yayınlanacak. Ne yapmış olacaksın 14 Şubat’ta?
- Henüz bir plan yapmadım ama büyük ihtimalle evimizde oluruz. Bu yıl en güzel hediyeyi karım bana veriyor. Üç hafta sonra bir bebeğimiz olacak.

Ne hissediyorsun?
- Mutluluk, heyecan.

Kız, erkek?

- Kız. Bebeğim olacağını duyduğumda heyecanlandım ama kızım olacağını duyunca olay çok değişti benim için, ağzım kapanmıyor o günden beri.

BEN MEŞHUR DEĞİL TANINIR KİŞİYİM

Senin meşhur ve tanınır olmakla ilgili farklı tanımlamaların var. Nedir aradaki fark? Sen meşhur musun yoksa tanınır mı?
- Ben tanınırım. Tiyatro izleyen insanlar, festival filmi takip edenler beni tanır. Diğerleri beni askerlik arkadaşı sanabilir, çünkü televizyonda görmüştür ama tam olarak yerleşmemiştir kafasında.

“Beş Kardeş”te taverna sahibi Kudret’i oynuyorsun. Senin gece hayatın var mıdır?
- Eskiden çok feci takılırdık ama yavaşladık sanki.

Kudret bir aşk üçgeninde aynı zamanda. Aynı kadına aşık olan iki erkekten biri. Böyle bir şey geldi mi gerçek hayatta başına?

- Evet. Çok zor bir şey... Hele söyleyemeyen için... Ben söyleyememiştim.

En yakın arkadaşına sorsam seni nasıl tarif eder?

- İnsanı delirtecek kadar sabırlı bulurlar beni. Kendi zamanımda hareket ettiğimi söylerler bir de. Dolayısıyla bazen çok ağır kalabilirim, bazen de çok hızlı gidebilirim.


Yazarın Tüm Yazıları