Paylaş
İki filmi de birer gün arayla basın gösterimlerinde izledim.
Diziden sinemaya geçen, Serdar Akar imzalı “Behzat Ç.”, bir Ankara polisiyesi.
Behzat Ç, bir anti kahraman, iyilik timsali değil, herkese iyi davranmak gibi bir derdi yok.
Bol küfürlü konuşuyor. Filmdeki küfürden rahatsız olanlar var ama beni çok tedirgin etmediğini itiraf etmeliyim.
Film, teşkilattaki polislerin ailelerine yönelik cinayetlerin perde arkasını araştıran konusunu tempolu bir şekilde işliyor.
En belirgin sorunu aksiyon konusunda biraz zayıf kalmış olması.
Bir de ürün yerleştirme konusunu biraz abatmışlar, Renault göze ve kulağa ancak bu kadar sokulabilirdi!
Erdal Beşikçioğlu, ‘Behzat Ç.’ rolünde tek kelimeyle döktürmüş. Antalya’da aldığı Altın Portakal’ı sonuna kadar hak ettiğini söylemem gerek.
“Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm”, izleyenlere pek çok duyguyu aynı anda yaşatmayı başarıyor.
Komedi (diri diri mezara gömüp, sorgulama sahnesindeki diyaloglarda kopacaksınız), hüzün, macera, gizem ve sürprizler.
İzlemesi keyifli, seyir zevki yüksek bir yapım.
Hava Kuvvetleri’nin 100. Yılı dolayısıyla çekilen Ömer Vargı imzalı “Anadolu Kartalları” ise onca şaşaasına rağmen dramatik yapı itibarıyla olmamış bir film.
Oyuncular son derece gayretli, perdede hepsi de son derece güzel ve yakışıklı görünüyorlar.
Jet pilotlarımız deyim yerindeyse zıpkın gibi.
Özge Özpirinççi izleyiciyi perdeye çekme konusunda mıknatıs gibi, filme katkısı tartışılmaz.
Ama ortada müsamere tadında diyaloglar ve sahneler olunca ne yapsalar olmuyor.
“Anadolu Kartalları”, lise öğrencilerine hitap edecek bir film tadında. Akıllarda sadece müthiş görüntüler, jet pilotlarımızın nefes kesen gösterileri, finale yaklaşırken yürek hoplatan bir havada tehlike sahnesi ve Ozan Doğulu imzalı soundtrack’le Kenan Doğulu’nun seslendirdiği “Güle Güle” şarkısı kalıyor.
HAÇİKO da Van için çalışıyor
Kurucusu ve başkanı olduğum HAÇİKO bir hayvan hakları ve hayvanları koruma derneği. Ama Van’daki depremzedeler için biz de çalışıyoruz. HAÇİKO aracı önceki günlerde olduğu gibi bu akşam da 19.00-21.00 saatleri arasında Fenerbahçe arkasındaki Migros’un önünde yardımlarınızı afet bölgesine ulaştırmak için bekliyor olacak.
Ne mutlu ki arabamız her seferinde ağzına kadar doluyor. Geçen akşam bebek bezi, bebek maması, köpek maması (Van’daki barınak şu anda her zamankinden daha da muhtaç ve tabii bir de arama kurtarma köpekleri var) palto, battaniye gibi yardımların yanında depremden kurtulan çocukların travmalarını biraz olsun hafifletebilmek için oyuncak getirenler de olmuştu.
Ne güzel, ne kadar düşünceli insanlarımız var. Yardım eden herkesin önünde eğiliyorum.
Müzik ve sinema sektörünün el kitabı
Müzik sektöründe, sinema sektöründe, güzel sanatlarda telif hakları sorunsalı...
Korsanın ortaya çıkışı, Türkiye ve dünyada korsanla mücadele...
Devletin kültür üretimi, üretime katkısı ve kültür politikası...
Bunlar ve daha pek çok ciddi meseleyi Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürü Abdurrahman Çelik “Kültür Endüstrisi - Üç Yanlış Bir Doğru” adlı kitabında topladı.
Özellikle sinema ve müzik sektöründe en çok tartışılan ve yakınılan konu bildiğiniz üzere telif hakları.
Bu konuda müzik sektörü sinemaya göre açık ara önde tabii.
Bunun nedeni de müzikte yapımcılara hakların sınırlı bir şekilde verilmiş olması.
Sinemada ise tüm haklar yapımcılara verilince sektör çalışanlarının hakları haliyle geri planda kalmış oluyor.
Abdurrahman Çelik’in kitabı, doyurucu istatistik ve grafikleriyle sanatçıların telif hakları mücadelesinde önemli bir el kitabı olacak nitelikte.
Tüm veriler Avrupa ülkelerinden örneklerle desteklenmiş.
Bunun dışında korsan, devlet ve kültür politikaları gibi konularda merak edilen her şey, yanlış bilinen doğrular, doğru bilinen yanlışlar da bu kitapta.
Çelik, kitabında kültürel anlamda iyileşmeye çözüm olarak kültür üretiminde devletten ziyade özel sektörün ve yerel yönetimlerin devreye girmek üzere teşvik edilmesini öneriyor.
Başta müzik ve sinema olmak üzere tüm sanat dallarıyla ilgilenenlere ‘Kültür Endüstrisi-Üç Yanlış Bir Doğru’ adlı bu kitabın her satırını şiddetle tavsiye ederim.
Sine-Müzik kuşağı başladı
TRT Müzik’te çok değerli bir program başladı.
Sine-Müzik kuşağı, Atilla Dorsay’ın sunumuyla sinema tarihinin klasik müzikallerine yer veriyor.
Dorsay’ın “It’s A Great Feeling” (Yıldızlar Geçidi) ve bu türün başyapıtı “Singin’in the Rain” (Yağmur Altında) filmleriyle başlattığı kuşakta bu ay ünlü Danny Kaye komedisi “The Inspector General” (Genel Müfettiş), sinemada oyuncularla animasyonu ilk kez birlikte kullanan “Anchors Aweigh” (Gönül Kimi Severse) gibi filmler var. Filmlerin tümünü orijinal-altyazılı olarak gösterecek olan kuşak, her pazar gecesi 23.00’te ekranda olacak.
Paylaş