Basketbol finalindeki yuh sesleri

12 Dev Adam’ımız, şaka değil, Dünya Şampiyonası’nda final oynadı ve dünya 2’ncisi oldu.

Haberin Devamı

Ne kadar gurur duysak, sevinsek, bağırıp, sesimizi kıssak azdır.
Desem de, benim de aralarında olduğum seyirci, önceki maçlarda olduğu gibi yine vasattı. Koca salon, 3’üncülük maçında hiç susmayan bir avuç Litvanyalı kadar ses çıkaramadık ne yazık ki. Bir ara coştuk, tamam dedim, ama sustuk sonra. Davullar eşliğinde organize olup, en çok sesi çıkaran Beşiktaşlı Çarşı grubunun devamı da bilet bulup içeri girebilseydi keşke.
Ve ödül törenindeki hayal kırıklığı...
Ne yazık ki bu işi de yüzümüze gözümüze bulaştırmadan bitirememiş bulunuyoruz. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelip sonra dünyaya rezil olduk.
Maç boyunca sus pus oturan seyircinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ödül vermek üzere sahaya inince olanca gücüyle yuhalamasını “özgürlüğün sesi” ya da “demokrasi” olarak açıklayanlara bir çift lafım var; gidin, sesinizi sandıkta ya da seçim meydanlarında çıkarın. Uluslararası bir şampiyonada, tüm dünyanın gözünün önünde, takımımız dünya 2’ncisi olmuşken, geceyi, töreni rezil etmeyin lütfen.
Bu sadece bizimkilere değil, madalya almak üzere sahada bulunan yabancı sporculara da saygısızlık üstelik. Amerikalı ve Litvanyalılar’ın o anda kendilerinin yuhalandığını sandığına eminim. Nereden bilsinler yerel sorunları uluslararası organizasyona taşıyacağımızı...
Ki yuhalamanın bir kısmı da Amerika milli marşı sırasında oldu. Ben utandım açıkçası. Umarım birileri tören sonrasında onlara olan bitenin sporla değil, siyasetle ilgili olduğunu söylemiştir.
Not: Söylenenlere göre yuhaladı diye korumalardan dayak yiyenler olmuş. Eğer doğruysa bu da ciddi bir skandal, ayrı bir rezillik. Yapılan yuhalamadan çok daha büyük ayıp, hatta suç... Yuhalamaları haklı çıkaramayacak ama yuhalayanların kendilerini daha da haklı görmelerini sağlayacak bir hareket. Keşke hiçbiri olmasaydı da şu ikinciliğin tadını daha da rahat çıkarsaydık. Yine de tebrikler 12 Dev Adam. Yyi ki varsınız, gururumuz oldunuz.

Yarın Çocuklar Duymasın’dayım

Haberin Devamı

Şu anda sinemalarda olan Ustura (Machete) adlı film, Tarantino-Rodriguez ikilisinin Grindhouse filminin içine koydukları alakasız, sahte bir fragmanın uzun metrajı.
Machete adlı bu fragman öyle bir hayran kitlesi edinmişti ki, fragmanın hayranları bunun filmini çekmesi için Rodriguez’e baskı yapmışlardı.
Ara fragmanlardan film çıkabiliyor demek istiyorum. Peki neden bunu diyorum?
Çocuklar Duymasın’ın yarın yayınlanacak olan bölümünün içine konmak üzere alakasız bir sahne çekildi geçen gün. O sahnede ben, Birol Güven ve Cengiz Semercioğlu birlikte kamera karşısına geçtik.
Bir akşam yemeğinde Birol ve ben bol keseden ısmarlıyoruz, Çocuklar Duymasın’ın reytingi üzerine girdiğimiz iddiayı kaybeden Cengiz ise soğuk terler döküyor. Cengiz’i, hesabı ödemeden önce Quantum’la rahatlamaya çalıştığı sahnede çok başarılı buldum mesela. Öyle ki bir ara hesabı gerçekten o ödedi sandım.
Diziyle çok alakası olan ama diğer yanda da hiç alakası bulunmayan bu bölüm Çocuklar Duymasın’ın yarınki bölümünde saat 20.00’den itibaren ekranlara gelecek.
Bu sahte fragman tadındaki sahne dakika reytinglerde iyi sonuç alırsa Birol, bırakın Cengiz’in dediği gibi bizi Arka Sıradakiler’e almayı, Rodriguez ya da Tarantino’vari davranıp, bu üçlüden yeni bir dizi ya da film bile çıkarabilir.
Eli sıkı Cengiz, iddia kazanarak yaşayan hovarda Birol ve Ömür tiplemelerinin yeni maceraları dakika reytinglere bağlı!

Biri iyi diğeri kötü

Haberin Devamı

Sinema dünyasından bir iyi, bir kötü haberim var. Tabii ki önce kötü haber.
Fransız Yeni Dalga akımının en önemli temsilcilerinden Claude Chabrol’ü kaybettik. Yşe setlerde çalışarak değil, sinema eleştirmenliği yaparak başlamış olan bu ünlü yönetmenin ardından sadece Fransa değil dünya ağlıyor. Bir Kadın Meselesi, Madame Bovary, Vefasız Kadın ve Sıcak Çikolata desem ne demek istediğimi anlarsınız sanırım.
Ve iyi haber. Genç yönetmen Seren Yüce’nin Çoğunluk adlı filmi, jüri başkanlığını Fatih Akın’ın yaptığı Venedik Film Festivali’nde Geleceğin Aslanı ödülünü aldı. Cannes ve Berlin’den sonra çok fazla adımızın geçmediği Venedik’e de Türk sinemacıların damga vurması iyiye işaret.

Haberin Devamı

Ölümcül Deney’de Avatar teknolojisi

Ölümcül Deney: Ölümden Sonra (Resident Evil: Afterlife), “critic proof” kategorisine giren filmlerden. Yani eleştirmenler, yazarlar ne derse desin, kemikleşmiş hayran kitlesi üzerinde hiçbir etkileri olmuyor. Bu dördüncü filme de serinin hayranları zaten gidecekler.
Benim sözüm genel izleyiciye.
Gözü dönmüş zombilerin saldırılarını bertaraf etmeye çalışan bir grup insanın olduğu bu filmde son derece stilize açılış sahnesinin ardından gelen çoklu Alice’li sahneler gayet başarılı. Ylerleyen dakikalarda, uçağın inişte uçuruma düşmekten kurtulduğu sahne kalbe zarar.
Ağızlarından çıkan ahtapot gibi dillerle saldıran zombiler, 3 boyutlu filme son derece uygun bir görsellik sunuyorlar.
Ve tabii Milla Jovovich. Evlilik, çocuk ve geçen yıllar derken biraz bozulmuş ama 3 boyutlu olarak görülmeye değer.
Resident Evil hayranı değilim ama soluksuz izledim filmi. Senaryoyu, oyunculukları geçelim ama video oyunu estetiği tatmin etti.
Ayrıca filmin Avatar’da kullanılan sistemle çekildiğini, yani “çakma 3 boyutlu” filmlerden olmadığını da hatırlatırım.

Yazarın Tüm Yazıları