Altın Bamya kendine karşı

Yıllardır yazıyorum Altın Bamya saçmalığını.
Ödülün amacı “Türk sinemasında erkek egemen bakış açısını ortadan kaldırmak” olarak özetleniyor.
Yok sayarak ortadan kaldırmak nasıl olacaksa artık!
Üç maymunluktan başka bir şey değil.
Sanki var olmayan bir şeyi gösteriyor o filmler.
Sanki kadına şiddet yok, sanki kadın ikinci sınıf vatandaş görülmüyor, sanki cinsiyetçi bir tutum yok, sanki kadın özne değil.
Sinema çoğu zaman hayatın perdeye yansımasıdır.
Altın Bamya’ya aday gösterilen “Behzat Ç.”, “Kurtlar Vadisi Filistin”, “Kaybedenler Kulübü”, “Çınar Ağacı”, “Ya Sonra” filmlerinde olduğu gibi.
Sinema bu gerçekleri perdeye taşımazsa, yok sayarsa, kitlelerle paylaşmazsa çare, çözüm, ilaç nasıl bulunacak?
Bu, “Kadına şiddet haberlerini manşet yapmayın, hatta yok sayın” demekle aynı şey.
Altın Bamya’cılar karşı olduklarını söyledikleri ayrımcılığa, kötülüklere, bu ödüllerle birlikte resmen çanak açıyorlar.
Farkındalar mı acaba!

Saba Tümer bu filmi atlamış

Saba Tümer, Twitter ve Facebook’taki onca uyarı ve protestoya rağmen yunus parklarından yayın yaptı ya...
Helal olsun diyorum.
Özgürce yüzdükleri denizlerden koparılıp, küçücük havuzlarda ömür boyu hapse ve işkenceye mahkum edilen o masum canlılara eziyet edenlere ortak oldu. Sevgili Saba’ya Twitter’dan yazdım, belki bir şey değişir diye buradan da yineliyorum, acilen yunus ticaretinin tüm kirli yanlarını gözler önüne seren “Koy” (The Cove) belgeselini izlemesi gerek.

Sinema radyo sinerjisi

Süpeeer FM.
“Berlin Kaplanı”nı izlerken araba sahnesinde duydum cıngıllarını.
Demek ki dedim içimden, artık radyolar da filmlere ürün yerleştiriyor.
Tahmin ettiğim gibiymiş.
Bu yıl 20’nci yılını kutlayan (tebrikler bu arada) Süper FM, “Berlin Kaplanı” filminin sponsorlarından biri olmuş ve kendini filme yerleştirmiş.
Galadan da canlı radyo yayını yaptılar sonrasında.
Bu bir ilkti.
Radyoların önemi her geçen gün daha da iyi kavranıyor, devamı gelir diye düşünüyorum.

Bir hayat kurtarmak

Hayal Bile Edemezsin adlı albümüyle tanıdığımız Gönen’den bir mesaj geldi, “Sokakta yavru bir köpek buldum, hava çok soğuktu, üşüdüğü için içeri aldım, aklıma hemen sen geldin, ne yapabiliriz?” diye yazmış.
Gönen o yavru köpeği besledi, ısıttı, aşılarını yaptırdı ve şimdi de sahiplendirdi.
Ölmek üzere olan bir cana hayat verdi.
Bugünlerde kış kıyamet ve sokakta yardıma muhtaç pek çok yavru ya da yaşlı kedi ve köpek var.
Havalar düzelene kadar yardım etmeniz hayatlarının kurtulması demek.
Çünkü onlar için insanlarda olduğu gibi devlet yardımı (mutlaka not edin, 153 Beyaz Masa’yı arayarak soğukta yardıma muhtaç olan bir evsizin güvence altına alınmasını sağlayabiliyorsunuz) yok, kar ve kışta patilerinden sadece gönüllü ve vicdanlılar tutuyor.
Gönen gibi ve umarım sizler gibi...