Aldatılmayan kadın var mı?

“Kurtlar Vadisi Pusu”nun Savcı Leyla’sı Çiğdem Batur’la röportaj yaparken bir kadın geldi yanımıza ve Çiğdem’e “Lütfen senaristlere söyle, kanseri boşversinler, seni Polat’la evlendirsinler” dedi. Oyuncuyla Polat Alemdar’ı da konuştuk, türbanlı bir kadını canlandırdığı yeni sinema filmi “Bizim Hikaye”yi de...

Haberin Devamı

Aldatılmayan kadın var mı

* Az önce DMC Genel Müdürü Samsun Demir’le birlikteydim, selam söyledi. Hayırlı olsun, albüm yapıyormuşsunuz...

- Türk Kalp Vakfı’yla ilgili, DMC etiketli bir yardım projesinde şarkı söyleyeceğim. İnşallah alnımın akıyla çıkarım bu işten

* Müziğe ilginin mazisi nedir?

- Kendi kendime şarkı söylerim hep. Çok severim aslında. Ama şu zamana kadar çok cesaretim yoktu. Hep kendi alanım içerisinde söylüyordum.

* Peki kendi alanın içinde dinleyenlerin tepkileri nasıldı?

- Kedilerim dinliyordu. Onlar da kaçmıyordu. (Gülüyor) Çok doğru insanlarla çalıştığımı düşünüyorum. Fatih Ertür’den ders alıyorum şimdilerde. Aranjeyi Emirhan Cengiz yapıyor.

* Başka kimler var projede?

- Erkan Petekkaya, Deniz Çakır ve Gizem Karaca da var. Ben, “Değer mi Hiç”i söyleyeceğim.

* Çocukluğuna gidelim. Düzce’de geçmiş ağırlıklı olarak. Nasıl hatırlıyorsun küçüklüğünü?

- Ben çok şanslı bir çocuktum. Bütün kuzenlerle bir aradaydık. Ben tek çocuğum ama 11 tane kuzenim var. Her pazar tüm aile toplanırdık. Yeşilliklerin arasında, toza toprağa bulana bulana muhteşem bir çocukluk geçirdim.

* Yaramazlık yapar mıydın?

- Çok hem de. Ben çocukken yemek masasının üstünde oyun oynarmışım. Bu arada hepimizin yaptığı gibi kapı kenarlarına tırmandım. Sonra sehpanın köşesini çeneme soktum...

* Tek çocuk olmak nasıl bir şey?

- Annen baban kızmak için birini aradığında çok avantajlı bir şey değil. (Gülüyor) Alternatifin yok çünkü. İnsan istiyor tabii bir kardeşinin olmasını.

* Ya avantajları?

- Beni güçlendirdi diye düşünüyorum. Hayata dair her konuda bütün sıkıntıları tek başına çözmeye çalıştığın için çözüm mekanizman çok iyi işliyor. Hiçbir zaman depresif ruh hali içerisine girmiyorum.

KENDİ KENDİMİN PSİKOLOĞUYUM

* Pozitif ruh halini nasıl koruyorsun?


- Üzülmek sadece sana zarar veriyor, hayatta bir şey değiştirmiyor.

* Psikolog tavsiyesi mi?

- Benim tavsiyem. Ben kendi kendimin psikoloğuyum.

* Çocukken pek derslere girmezmişsin...

- Evet, girmezdim. En sevmediğim ders Almanca’ydı. Matematikte, Türkçe’de çok iyiydim ama.

* Peki o yıllarda var mıydı aklında oyunculuk?

- Ortaokula kadar veteriner olmak istiyordum. Hayvanları çok seviyorum. Yatağımın içinde civciv beslemişliğim vardır. Annemlerden gizli dedeme civciv aldırmıştım. Annemler yatarken onları yatağımın içine alıp üzerlerine yorgan örtüp beraber uyuyan bir çocuktum ben. Sonradan hep yönetmen olmak istedim.

* Var mı takip ettiğin yönetmenler?

- Tim Burton hastasıyım. Hayranlıkla izlediğim adam. Onun o renkli, masalsı anlatımları muhteşem.

Haberin Devamı

Aldatılmayan kadın var mı

Haberin Devamı

KENDİMİ ÇOK FAZLA ELEŞTİRİYORUM

* Bir röportajında “Oyuncu değilim, oyuncu adayıyım” demişsin.


- Aşama aşama bir şeyleri kat ettiğimi düşünüyorum. Şu an oyuncuyum diyebilirim belki ama hiçbir zaman “Çok iyi bir oyuncuyum” diyemezsin.

* Kendini izler misin?

- İzlerim, çok eleştiririm hatta.

* En çok neyi eleştirirsin?

- Bazı şeyleri fazla veya eksik yaptığımı hissettiğimde, tamamlamaya çalışıyorum. Yaptığımı zannedip yapamadığımı anladığımda kızıyorum.

ÖLENE KADAR KURTLAR VADİSİ’NDEYİM

* Oyuncu olmak istediğinde ailenin tepkisi ne olmuştu?

- Onlar başta geçici bir heves zannettiler. “Hevesini alsın, geri döner” diyorlardı. Çok ciddiye almadılar. Bankada halkla ilişkiler müdürü olmamı istiyorlardı. Sonra ben İstanbul’a geldim ve Bahçeşehir’de yüksek lisans yapmaya başladım. Ajansa yazılıp diziye de başlayınca bu işin geri dönüşü olmadığını anladılar.

Haberin Devamı

* Sen zorlandın mı İstanbul’da?

- Çok planlı programlı geldim. Babam “Eğer İstanbul’a gidersen bir daha bu kapıdan içeri giremezsin” dedi. Ben de “İstanbul’a gideceğim. Madem kapıdan kovuyorsun, ben de bacadan girerim ama ne olursa olsun gideceğim” dedim. O noktada baktı bu kadar kararlıyım, pes etti. Bana inandığını ama onun bana olan güvenini boşa çıkarmamam gerektiğini söyledi. Öyle yolladılar beni. Yüksek lisans yaparken dizi ve dublaj başladı.

* “Kurtlar Vadisi”nde en uzun yaşayan kadınsın sanırım. Allah uzun ömür versin tabii de, sen bu uzun ömrü neye bağlıyorsun?

- Bu beşinci sezonum. Seyirci beni çok seviyor. Klişe bir lafım var; ölene kadar “Kurtlar Vadisi”ndeyim diyorum.

* İyiymiş bu. İlk günlerine dönelim, bu diziyle tanıştığın zamanlara. Ürkütmüş müydü seni?


- Savcı Leyla riskli bir karakterdi. Bizim seyircimiz kadın karakter sevmiyor, Polat’ın yanında kadın görmek istemiyor, biz sadece deneyeceğiz dediler. Beni ilk tavlayan şey sete ilk gittiğimde ellerini uzatıp “Merhaba, aramıza hoş geldin” demeleri oldu. Araya almak o kadar kolay değildir. Beni öyle bir etkiledi ki bu, çok rahatladım.

* Savcı Leyla’yı nasıl yarattınız?

- Bu kadın çok farklı bir kadın olacaktı, ayakları yere basan, otoriter, eli silah tutabilen ama aynı zamanda da evde aileye karşı duyarlı, hoşgörülü ve naif bir kadın...

* Sen öyle misindir?


- Evet, o anlamda bana çok benziyor.

Haberin Devamı

Aldatılmayan kadın var mı

ENİŞTECİYİMDİR, ARKADAŞIMIN ESKİ SEVGİLİSİYLE BİRLİKTE OLMAM

* Leyla, Elif’in arkadaşı ama Polat’a aşık oldu. Arkadaşının eski sevgilisiyle birlikte olmak Türk halkının çok rahat kaldırabileceği bir durum değil. Nasıl kalktınız altından?

- Evet, baktığında çok etik bir şey değil. Ama zaten Leyla değil, Polat açıldı Leyla’ya. Bu, o durumu hafifletti. Ama bu sadece bir aşk hikâyesi değil, aynı zamanda birlikte, omuz omuza mücadele, güven hikâyesi. Polat’la Leyla ilişkisi öyle bir işlendi ki, saygı duyulası bir aşk oldu.

* Sen, arkadaşının eski sevgilisiyle birlikte olur musun?

- Olmam. Ben enişteciyimdir.

* Var mı şu anda hayatında biri?

- Yok. Kalbim rahat, kafam rahat. Çok çalışıyorum. Sürekli setteyim.

* Savcı Leyla kanser oldu. Bu, izleyicide nasıl yankı buldu?

- Sürekli mektuplar alıyoruz, geçmiş olsun diyenler, tedavi yöntemleri tavsiye edenler çok oluyor. Yolda bile çevirip geçmiş olsun diyorlar. Çok üzülenler var.

Haberin Devamı

ERKEKLER BİZİM KADAR ZEKİ DEĞİL

* Leyla için “rağmen seven bir kadın” demişsin. Çiğdem olarak soruyorum, sen neye rağmen sevemezsin?

- Aldatılmaya rağmen sevemem. Yalana rağmen sevemem. Aslında temeline baktığında haksızlığa rağmen sevemem.

* Aldatıldın mı hiç?

- Aldatılmışımdır. Aldatılmayan kadın var mı Allah aşkına!

* Sen dedektif kadınlardan mısın? Sürekli bir yanlış, bir açık arayanlardan?


- Ben çaktırmadan takip ederim. Erkekler bizim kadar zeki değiller. Biz kadınlar ince eleyip sık dokuyoruz, erkekler biraz daha üstünkörü yaşıyorlar. Bu nedenle bir erkek sonunda yakalanıyor ya da itiraf etmek zorunda kalıyor.

TÜM GÜNLÜKLERİMİ YIRTTIM ATTIM

* Yeni filmin “Bizim Hikaye”nin konusu ve değindiği dönem hakkında neler diyeceksin?

- Bu bir darbe hikâyesi. Ben o zamanlar küçüktüm ve 80’ler tecrübe ettiğim bir dönem değil. O zamanlar hapse atılmış bir adamın 3 sene sonra ölmesi, bıraktığı günlüğün aileye teslim edilme hikâyesi var filmin başında. Sonra o günlük okunuyor ve orada yazanlar anlatılıyor. Babanın itibarsızlaştırılmasını kabul etmiyor ailesi ve bununla mücadele ediyor.

* Sen günlük tutar mıydın?

- Eskiden tutardım ama sonrasında yırtıyordum. Geçmişten belge kalmasın diye.

* Senin, içinden bir film çıkacak günlüklerin yok yani...

- Günlüklerden çıkmaz ama hepsi kafamda, yazarım bir gün belki.

Aldatılmayan kadın var mı

BENİ KESKİN NİŞANCI YAPMAK İSTEDİLER

* TRT’de asker programı yaptın. Nasıl geçti o program? Duyduğuma göre sana atış da yaptırmışlar!

- Hobimdi, Ankara’da da poligonlara gidip atış yapardım. O programı yaparken de bana atış yaptırdılar, 10 üzerinden 8 hedef puanı tutturdum. Şaşırdılar. “Sizi alalım, orduya keskin nişancı olarak yerleştirelim” dediler. Ama ben “Emir komuta zincirine uygun karakterde biri değilim” dedim.

* Bir erkekten daha iyi atış yaparım diyor musun?

- Kadınlar daha detaycı oldukları için keskin nişancılık konusunda da erkeklere göre daha başarılıymışlar. Bizim detaycılığımız, pratik zekamız oraya kadar yansıyor baktığında.

TÜRBANLI ÇİĞDEM’İ SEVDİM

* Nasıl bir gelecek hayalin var?

- Çocukluğum gibi bir gelecek hayal ediyorum. Bir aile, kuzenler, hep beraber toplanıp yenilen yemekler...

* Kaç çocuklu bir ailen olsun istersin?

- İki. Bir çocuk yapıp diğerini evlat edinmek istiyorum.

* Ne güzel bir düşünce, bayıldım ben buna. Nasıl ortaya çıktı peki?

- Ben üniversitedeyken bir yetiştirme yurdunda ders vermeye gittim. 20 çocuğun ben içeri girip “merhaba” dediğimde etrafımda toplanıp yüzüme dokunma, sarılıp öpme çabalarını unutamıyorum. Ben o çocuklarla çok vakit geçirdim sonradan. Ve o zaman karar verdim evlat edinmeye...

* “Bizim Hikaye”ye dönelim. Muhafazakâr ve türbanlı birini oynuyorsun filmde...

- Tuba, geniş bir vizyona sahip olan bir doktor. Filmin içindeki en pozitif karakter ayrıca. Onca üzüntüye rağmen aileyi ayakta tutmaya çalışması cezbetti beni.

* Türbanla ilgili gözlem yaptığında neler gördün?


- Ötekileştirme, etiketten farklı bir şey değil bana göre. Başörtü takan da benim gibi, takmayan da benim gibi. Önemli olan düşünce yapısı.

TÜRBAN TAKINCA SAÇ BAŞLA DAHA ÇOK UĞRAŞIYORMUŞSUN

* Türbanlıyı oynamak, her gün türban takacak olmakla ilgili ilk aklına gelenler ne oldu?


- İç dinamikler bir yana dış görünüm ve saç başla ilgili düşünceler oluyor elbette. “Oh be türban takıyorum, kuaförle uğraşmayacağım, daha pratik olur” diye düşünürken ben, bambaşka bir şeyle karşılaştım. O kadar zormuş ki!

* Allah Allah, niye?

- En az 25 dakika seremonisi var. Saçını yukarıdan topluyorsun, üzerine bandaj takıyorsun, onun üzerine eşarbı takıyorsun. Eşarbın ayrı bir bağlama şekli var, sonra çerçevesinin düzgün durabilme durumu var. Bunları yaptık, sahneye girdik, ben o sahnenin 10 kere kesildiğini biliyorum türban yamuldu diye.

* Türbanlı Çiğdem’i güzel buldun mu?

- Benim hoşuma gitti. Aynaya baktığımda kendimi sevdim. Ama benim için önemli olan yapabilmiş olmamdı. Bana “Senelerdir türban takıyor gibisin” dediler. Ama asıl önemli olan onu takmak değil, giyebilmek.

* Filmden önce Instagram’da setten türbanlı fotoğrafını paylaştın...

- Ortadoğu ve Arap ülkelerinden çok güzel yorumlar geldi. Ama bazıları da çok kötü yorumlar yaptı. “Para için bu yapılır mı”, “Sen de mi onlardan oldun” gibi. Benim onu takma amacım, hikâyeye hizmet etmek. Ben bugün türban takarım, yarın çarşafa girerim, öbür gün mini etek giyerim. Benim için önemli olan, oradaki derdimi anlatıp anlatamadığım. Bu nedenle “Önce oyunculuğuma bakın” dedim.

Yazarın Tüm Yazıları