Paylaş
Bu kadar önyargılı yaklaşmasa müthiş keyif alacak oysa.
“Örümcek Adam”, sinemadaki yolculuğuna yepyeni bir yönetmen ve başrol oyuncusu ile devam ediyor.
Bu Peter Parker, anne babasız büyümenin de verdiği sıkıntılarla okulda da zor günler geçirmekte. Her ergenin karşılaştığı “ben kimim, nereye aidim” soruları üzerine daha derin düşünmekte.
Örümcek Adam rolünü Tobey Maguire’dan devralan Andrew Garfield,
bu ikilemler
arasında kalan ergen süper kahramanımızın tüm iç sıkıntılarını iyi özümsemiş. Oyunculuğunun filmin dramatik yapısına katkısı büyük.
Marc Webb’in yönettiği “İnanılmaz Örümcek Adam”, Sam Raimi’nin filmlerinin yeniden çevrimi değil.
Seriye ve karaktere yepyeni bir bakış açısı getirdiği söylenebilir.
Karşımızda sıradan bir süper kahraman hikayesinden ziyade, babasının izini sürerken kendi şeytanlarıyla yüzleşen, başına gelenlerle olgunlaşan bir gencin, adalet arayan bir kahramana dönüşmesinin hikayesi var.
Marc Webb, dövüş sahnelerinde gerçeklik hissini yakalamak için bilgisayar destekli görüntüler yerine dublör kullanmayı tercih etmiş.
Örümcek Adam’ın zıpladığı ve oradan oraya atladığı sahnelerde de CGI yerine, aylarca üzerinde çalışılmış gelişmiş mekanizmalar kullanılmış.
Tüm bu ince dokunuşlar IMAX perdesinde ve 3 boyutlu seyirle kendini iyiden iyiye hissettiriyor.
Ahmet Hakan’a tavsiyem, alışkanlıklarını bir kenara bırakarak “İnanılmaz Örümcek Adam”ı bir kez daha izlemesi.
Doktorun hatası nerede?
Tiyatrocu Yusuf Cihan Süslü, eşinin doğumunu kameraya almak üzere doğuma giriyor.
Doktor vakumu elinden düşürünce ikiz bebeklerden birinin görünen başı içeri kaçıyor. Sonra doktor kız bebeği bacağından asılarak dışarı çıkarıyor, o sırada bebeğin kalp atışları durmuş durumda.
Baba feryat ediyor: “Kızımı resmen boğdular, bu manzarayı görünce bayılmışım.”
Bu olay karşısında iki farklı yorum yapmak mümkün.
İyi ki baba kamerayla doğuma girmiş, bu hatayı kaydetmiş diyebilirsiniz.
Ortada tıbbi bir hata varsa tabii.
Ki bence hatadan söz ediyorsak, doktorun vakumu elinden düşürmesi değil, normal doğumdaki ısrarı eleştirilebilir gibi geliyor bana.
Vakum konusu bir başka bakış açısıyla stres altında olmasına bağlanabilir çünkü.
İşini yaparken kameraya alınmayı, izlenmeyi, baskı altında olmayı kim ister?
Bilgisayar başında çalışırken arkadan birileri geçtiğinde rahatsız olmaz mısınız?
Konsantrasyon gerektiren tenis maçlarını seyirci baskısı altında oynamak zordur.
Öğretmen ve öğrenciler müfettiş geldiğinde gerilmez-
ler mi?
Peki bir doktor neden ameliyathaneye yabancı birini istesin?
Elinin ayağının birbirine dolaşması normal değil mi?
Babanın ve annenin acısını paylaşıyorum, Allah sabır versin ama bir başkasını cinayetle suçlarken biraz daha sakin olsunlar derim.
NOT: Özellikle özel hastaneler hem hasta yakınları hem de doktorların stres katsayısı açısından doğumu görüntüleme prosedürlerini tekrar gözden geçirmeli.
Evcil hayvan ve çocuklar
Bizde bebek gelir, evcil hayvan gider.
Daha modern ve bilinçli ülkelerde ise bebekle birlikte evcil hayvan gelir ve onunla birlikte yaşar.
Finlandiya’da bilimadamlarının yaptığı araştırma, evcil hayvanlarla büyüyen bebeklerde kulak enfeksiyonu, burun akıntısı ve öksürüğün daha az görüldüğünü ortaya koydu.
Evcil hayvan olan evlerde büyüyen çocukların bağışıklık sistemi daha güçlü oluyor ve daha az antibiyotik kullanıyorlar.
Bebekleri oldu diye evdeki kedisini, köpeğini atanlar bunu okuyunca pişman olmuşlardır şimdi.
Aileden attıkları, terk ettikleri hayvanlar adına olmasa bile, kendi çocukları adına...
Paylaş