Paylaş
Bir yanımızı sıcaklar kavururken, bir yanımızı sel alabiliyor işte...
Ve ne yazık ki gelecek yıllar da farklı olmayacak. Hatta belki daha da kötüsü olacak.
Sadece Türkiye için değil, dünya için de geçerli bu yazdıklarım.
Doğal afetler yolda.
Su kenarlarına kurulmuş şehirlerin alması gereken önlemler arasında su yolunun doğal yollarla düzeltilmesi ve tehdit olmaktan çıkması başta geliyor.
2009 yılında Singapur’da bir kanalın beton görüntüsünden çıkarılıp doğal nehir haline getirilmesi buna güzel bir örnek.
Bu yeni su yolu, biyoçeşitliliği artırdı, şehrin yeşiline katkı sağladı ve su baskınlarının önüne geçilmiş oldu.
Betonun güneşin ışınlarını çekerek sıcaklığı artırdığını ve küresel ısınmaya neden olduğunu da hepimiz biliyoruz.
Ağaçların kesilip betonlaşmanın arttığı şehirlerde doğal drenaj da ortadan kalkmış oluyor.
Bu nedenle şehirler için aslında kurtuluş yolu; betonlaşmaya inat bol bol ağaçlandırma yapmak.
Isıyı yansıtan çatı malzemeleri kullanmak.
Su tüketimini azaltmak.
Ki buna en güzel örnek 2017-18 yıllarında Cape Town’daki kuraklık sırasında yaşanmıştı.
Su tüketimini azaltmak için 2 dakikayı geçmeyecek duş kampanyası yapıldı.
Vatandaşlar 2 dakika süren bir duş şarkısı eşliğinde duş almaya teşvik edildi.
İnsanlar “Artık yağlı saçlarla dolaşmak, sosyal bilinci yüksek bir birey olduğunuz anlamına geliyor” cümleleri bile kurmaya başladı.
Bunlar size abartılı örnekler gibi gelebilir ama tekrar yaşanmaları gerçekten de an meselesi.
Önlemeye çalışmak kadar gelebilecek olan sel, yangın, kuraklık, fırtına gibi felaketlere karşı hazırlıklı olmak da önemli.
Öngörebilmek ve anında müdahale edebilmek...
İnsanlığı zor bir gelecek bekliyor.
Hep birlikte mahvettiğimiz dünyayı yine hep birlikte iyileştirmemiz gerekecek.
‘İntihar Timi’nde orantısız şiddet
Korona nedeniyle sinemalara ilgi zaten az diye mi böyle yapıyorlar acaba?
Halbuki aksine daha özenli olmaları, insanları sinema salonlarına çekmek için iyi filmlerle gelmeleri gerekmez mi?
Sinemadan, filmlerden iyice soğutmak mı istiyorlar insanları?
Sanmıyorum.
Demek ki korona herkesi olduğu gibi sektörü de kötü etkiledi.
Çok iyi şeyler çıkmıyor.
İşte son örneği şu anda vizyonda olan “İntihar Timi” (The Suicide Squad).
Absürtlükte sınır tanımayan senaryo, mizah yönüyle doyurucu aslında.
Bu eğlenceyi tetikliyor.
Fareler, deniz yıldızları, köpekbalığı derken tuhaf bir evrene gülerken bulabilirsiniz kendinizi.
Diğer köşede ise kanlı bir aksiyon var, sanki bir Tarantino filmi izler gibi oluyor insan.
Kafaların uçtuğu, vücutların ikiye ayrıldığı dozu kaçmış bir şiddet. Şiddet ve mizahın yan yana iyi gittiği zamanlar olsa da bu filmde ayar tutmamış.
2 saate Margot Robbie için katlanmak isteyecekler de var tabii.
Onlara iyi seyirler diliyorum.
Benim en keyif aldığım karakteri de yazayım o zaman; Köpekbalığı, yani King Shark.
Alışveriş için aşı şartı geldi
Aşılanmış, yakın zamanda korona geçirmiş ya da test olup negatif çıkmışsanız alışveriş yapabilirsiniz!
Yoksa sizi dükkandan içeri bile almıyorlar.
Nerede mi?
Henüz Türkiye’de değil, bence bir süre sonra burada da olacak ama bu haber Fransa’dan.
Paris ve ülkenin güneyinde bulunan alışveriş merkezleri ve dükkanlara artık aşı pasaportu ile girilebiliyor.
Fransa aşı pasaportu uygulamasını ilk olarak sinema, tiyatro, konser salonları, spor salonları ve yüzme havuzlarında uygulamıştı.
Vakaların artmasıyla bu kural artık alışveriş yapmak isteyenlerin de karşısında olacak.
Benzer uygulamaların sonbaharın gelmesiyle ülkemizde de uygulanacağını düşünüyorum.
Pandemiden kurtulmanın ve normale dönmenin yolu aşılanmadan geçiyor.
Paylaş