BİZİM bürokrasi ilginçtir. Eline yetki verirseniz, ne yapar eder onu kötü şekilde kullanmanın yolunu bulur. Eğer yetki vermezseniz, ağlar sızlar, yetki ister. Alamazsa onun da yolunu bulur, olmayan yetkiyi kullanır.
Bürokrasi deyince söylenecek çok şey var ama biz sadece yetki kullanmanın son günlerde karşımıza çıkan bir örneğinden söz etmek istiyoruz.
Biliyorsunuz İstanbul Valiliği -bir iddiaya göre Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da gece yarısı yüksek sesle müzik yayını yapanların sebep olduğu gürültülerden rahatsızlık duyup talimat vermesi sonucu- iyi ve doğru bir iş yaptı:
İl Çevre Müdürlüğü’nündaha önce yaptığı uyarılara aldırış etmeyen gürültü fabrikalarından 11’ini bir hafta süreyle kapattı.
Şimdi bakıyoruz, o sırada ipe sapa gelmez bin türlü gerekçe uydurup bu kapatma kararına karşı çıkanlar yola gelmeye başladılar.
Kimi "Efendim onlar da o kadar gürültü yapmamalıydı" lafını geveliyor.
Kimi bu saygısız işletmelere sahip çıkmaya devam etme gücünü kendinde göremedi... Olayı seyrine bıraktı.
İşletme sahipleri de, "Biz gerekli cezayı aldık. Şimdi çevreyi rahatsız etmeden yayın yapıyoruz" demeye, yahut "Bari saat sınırı koymasalar" diye kıvranmaya başladı.
Tamam... Nihayet anladılar... Dileriz bu dersle adam olurlar...
Ve inşallah bu olay sadece İstanbul’la sınırlı kalmaz. İzmir, Antalya, Bodrum, Marmaris gibi yöreler başta olmak üzere her yerdeki aşırı gürültü merkezleri de yola getirilir...
Derken... Gördük ki bürokrasimiz elindeki yetkiyi kötü kullanmanın yolunu bulmuş:
Nitekim İstanbul Büyükşehir Belediyesi, "İstanbul sınırları içinde açık mekanlarda müzik yayını yapan, kamuya açık eğlence yerlerinde, cuma ve cumartesi günlerinde saat 01.00’den, diğer günlerde ise saat 24.00’ten sonra müzik yayını yapılmasını" Encümen kararıyla yasakladı.
Hani "vur!" deyince "öldür!" dendiğini sananlar vardır ya... Aynen öyle.
İstanbul’da, yaz aylarının en hareketli geçtiği ve şehrin 24 saat yaşadığı bir dönemde "Eğlence yerleri saat 24.00’te kapısına kilit vursun" diye karar almanın savunulabilir bir tarafı, akılla, iz’anla zerre kadar bağlantısı olabilir mi?
Aynen bu tür bir karar 12 Eylül askeri yönetim döneminde de alınmış fakat uygulandığını anımsayacak kadar bile uzun ömürlü olamamıştı.
Bu tam bir Osmanlı Zaptiyesi kararıdır. Çünkü o kafa, beceriksizliğini örtebilmek için yasak koymayı çare görmesiyle meşhurdur.
İstanbul Valiliği İl Çevre Müdürlüğü, söz konusu işletmelerin kabristan sessizliğine bürünmesini mi istiyordu, yoksa "belli bir saatten sonra çevreyi rahatsız edecek düzeyde yayın yapılmamasını" mı?
Verin cezayı... O işletmelerin gürültü yapmasını önleyin...
Ama ne hakkınız var yetkililerden ruhsatını almış, ona göre hizmet vermeye başlamış bir işletmeyi zarar ettirip kapısına kilit vurdurmaya?
Bu yasağın gerisinde "İslamcı" kokular arayanlar yoksa haklı mı?