TÜRKİYE’de barış arayan kardeşlerimiz, yayımladıkları "Sonuç Bildirisi" ile bize -moda deyimle- "barışın yol haritasını" verdiklerini düşünüyorlar.
O haritadaki yolun bizi nereye götürebileceğine son olarak bugün de değinmek istiyoruz. Bildirinin bir temel yanlışı var.
Sanıyorlar ki "Türkiye devleti" ile ona karşı silah kullanan güç, birbirinin muhatabıdır. O nedenle "Silahlı çatışmalar karşılıklı olarak acilen durdurulmalı, sivil çözümler üretilmelidir" diyorlar.
Devletin meşru gücüne, "Yasaları çiğneyen, güvenlik kuvvetlerine pusu kuran, yollara mayın döşeyen, masum turistlerin araçlarına bomba koyan çete mensuplarına artık ses çıkarma" demenin mantığı var mı?
Varsa o mantıkla çözüme ulaşabilir misiniz?
"Kürtlerin siyasal alanının önündeki engeller kaldırılmalı" diyorlar.
Neden "tüm insanlarımızın" değil de sırf "Kürtlerin" önündeki engeller?
Hani birbirimizi "öteki" haline getirmeyecektik?
"Kürtlerin siyasal temsilcileri ve partileri her düzeyde meşru ve gerçek muhataplar olarak kabul edilmeli" diyorlar.
Bunlar akıllarını peynir ekmekle yemiş olmalı...
Anayasamızın ve Siyasi Partiler Yasası’nın bu pek barışsever dostların arzusuna uygun hale geldiğini düşünün. Hemen ardından şunları görürüz:
Kürt Teali Partisi, Çerkezler Partisi, Gürcüler Partisi, Lazlar Partisi, Abhazlar Partisi, Romanlar Partisi, Türkmenler Partisi...
Sonra bölge partileri... Örneğin, Doğu Anadolu Kalkınma Partisi, Yeşil Karadeniz Partisi, Serhat Çocukları Partisi, Kilikyalılar Partisi...
Ve din/mezhep/cemaatpartileri... Nur Partisi, Aleviler Partisi, Nakşiler Partisi, Süleymancılar Partisi...
Bunun sonu nereye varır?
Türkiye’yi Tito dönemi Yugoslavya’sının kaderine sürükleyip parçalamak isteyenler için doğrusu mükemmel bir yol haritası... Ama bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü savunan, "bu coğrafya hepimizin vatanıdır" diyenler için değil.
Yugoslavya türü barış istiyorlarsa, lanet olsun öyle barışa!
"Yerinden yönetim" mi istiyorsunuz? O zaman, yerel yönetimlerin bu ülkeyi bölmeye değil, bütünlüğünü korumaya çalışacağını nasıl garanti ediyorsunuz? Sadece Türkiye devletinin değil, uluslararası camianın da "terör örgütü" dediği PKK’ya mensup kişilere hizmet sunan belediye başkanlarına bir kere olsun "Yaptığınız yanlıştır" dediniz mi ki, şimdi ipin ucu onlara teslim edilsin istiyorsunuz?
Tamam "faili meçhul cinayetler aydınlatılmalı, koruculuk kaldırılmalı, zorunlu göçün yaraları sarılmalı" ama bölgeye kim mayın döşediyse o kaldırmalı... Yahut da mayınlı noktaların haritasını devlete vermeli ki bir başlangıç yapılsın...
Cumhuriyeti kurarken ıskalanan barış’tan söz ediyorlar...
Cumhuriyeti kurarken bu ülkede barış hiç de ıskalanmadı. Çünkü kuranlar istisnasız tüm insanlarımızı kucaklayan bir anlayışla hareket ettiler. Ama sonra ikide bir isyan çıkartanlar "ıskalamak" ne kelime, barışın altına dinamit koydular. Şimdi de onların yaptığından Cumhuriyeti sorumlu tutuyorlar. Resmin aslına değil, negatifine bakınca da gerçeği göremiyorlar.