INTERPOL tarafından da aranan ve önce Fransa’da sonra da Avusturya’da polisin eline düşen PKK’nın 3’üncü adamı Rıza Altun’a bir bakıma teşekkür etmek geçiyor içimizden. Çünkü hem uluslararası álemdeki itibarımızın ne olduğunu gösterdi hem de Fransa ile Avusturya’nın ikiyüzlülüğünü...
Seçim gürültüsü, haberi gözden kaçırmanıza yol açmış olabilir. Konu özetle şu:
Fransa geride kalan şubat başlarında, orada faaliyet gösteren TİKKO ve PKK elemanlarını yakaladı. Polis TİKKO ve PKK mensuplarının yasadışı faaliyetlerini öğrenince bunlardan 8’i tutuklandı. Bu arada Belçika’da PKK’ya karşı düzenlenen operasyonda yakalanan Canan Kurtyılmaz da Fransa’ya teslim edildi.
"Teröre mali kaynak sağlama", "organize suç örgütü üyesi olma" ve "kara para aklama" gibi ciddi suçlamalarla tutuklananlar arasında Rıza Altun ve Nedim Seven gibi önde gelen PKK’lıların da bulunması nedeniyle bizde zannettik ki Belçika ve Fransa nihayet kendilerinin de resmen "Terör örgütü" dediği PKK’ya ciddi bir darbe vuracaklar.
Fransız polisi, PKK üyelerinden ikisini, kaynağını açıklayamadıkları 200 bin Euro tutarında parayı Paris’teki bir döviz bürosunda bozdururken yakalamıştı.
Lakin olaylar Türkiye’nin umduğu gibi gelişmedi. Önce Rıza Altun başta olmak üzere PKK’nın elebaşıları sonra da diğerleri salıverildi. Elbet karar "bağımsız yargı"nındı ama gerçekte "PKK, Fransız İç İstihbarat Teşkilatı (DST) ile ilişkisini açıklamakla tehdit edince bağımsız Fransız yargısının PKK’lıları serbest bıraktığı" duyuldu.
İşin tuhafı Türkiye’nin "terör suçlusu" diyerek hem Interpol aracılığıyla aradığı hem de Fransa’dan resmen istediği Rıza Altun’un orada Fransız makamlarından aldığı izinle oturduğu da bu sırada ortaya çıktı.
Rezaletin kalan kısmını kısa anlatalım:
Rıza Altun, Fransa’da artık rahat kalamayacağını anlamış olmalıydı. Nitekim Fransız polisinin göz yummasından yararlanarak 4 Temmuz günü Paris’ten Viyana’ya uçtu. Orada kendisini Avusturya polisi devraldı. Terör zanlısı olduğu biliniyordu. Ama "bağımsız -ama anlaşılan terör yanlısı- Avusturya yargısı"Interpol tarafından aranan bu terör zanlısının "Türkiye’ye iadesine" değil, elini kolunu sallayarak Irak’ın kuzeyine yani Erbil’e uçmasına izin verdi.
Avusturya Büyükelçiliği de şimdi "Ne yapalım? Bağımsız yargı öyle karar vermiş" diyor.
Bunun adı düpedüz Türkiye ile alay etmektir.
Belçika burada üç kişinin katlinden sorumlu terörist Fehriye Erdal’ı yıllarca yargılamaya bile kalkmadı. Tam "yargılanmalıdır" dediği sırada ortadan kaybolmasını sağladı.
Fransa yüzlerce -belki binden fazla- insanımızın kanına giren terör örgütü DHKPC’nin başı Dursun Karataş’ı ve suç ortaklarını kaç kere yakaladı, her defasında serbest bıraktı.
PKK’ya karşı bu ülke bütünlüğünü koruyan askerlerimizi Amerikan silahları öldürüyor.
Bu kadar aşağılanmaya bu millet müstahak mı? Söyleyin lütfen buna "DUR" demek bize düşmez mi?