EMNİYET Genel Müdürlüğü’ndeki yetkililer çok kızmışlar.
Abdulgafur Erkan ile Recep Tokur isimli iki polis memurunun şehit olmaları nedeniyle, Tunceli Köy Hizmetleri Müdürlüğü ile Tunceliİl Özel İdaresi’ndeki sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacaklarmış.
Haberin özeti şu:
Tunceli Emniyet Müdürlüğü, yörede görev yapan polis memurlarının, dört hassas noktaya giderken kullandıkları yola mayın döşenmesini önlemek için Köy Hizmetleri ile Özel İdare’ye son iki yıldır dört kere yazı göndermiş. Asfaltlanacak bölüm de topu topu 2 kilometre kadarmış.
Ama her iki kurum da kılını kımıldatmamış.
Sonunda oraya döşenen mayın, iki polisin şehit olmasına yol açmış.
Oysa başta Başbakan Tayyip Erdoğan ve komutanlar olmak üzere Güneydoğu’ya gidip de "Tüm köy yolları asfaltlanacak" demeyen kalmadı.
Eminiz sayısız defa da talimat vermişlerdir.
Ama işte sonuç ortada... Çünkü verilen emirler, orada görev yapan kalın derili mahlukların kafasına girmiyor.
Şimdi ara ki sorumlu bulasın...
Bulamazlar... Açık açık iddia ediyoruz. Bir tek sorumlu bulamazlar. Çünkü bizim bürokrasimizin yazılı olmayan yemini -ve temel ilkesi- şudur:
"Görevini yapmayabilirsin. Ama sorumlu tutulmamalısın."
Sanmayın ki bu dediğimiz sadece Tunceli’deki Köy Hizmetleri veya İl Özel İdare personeli için geçerlidir. Şimdi onlar hakkında "suç duyurusu" yapmayı düşünen Emniyet teşkilatı dahil tüm devlet bürokrasisinde aynı ilke aynı şekilde geçerlidir ve uygulanmaktadır. O nedenle Türkiye’de, yapılmış -veya yapılması gerektiği halde yapılmamış- hiçbir işten hiçbir yetkiliyi sorumlu tutup hesap soramazsınız.
Zaten sormanıza sistem izin vermez. Çünkü sorumluluğun kime ait olduğunu gösteren imza zaten, ".... düşünülmektedir" türü, kimseyi bağlamayan cümlelerle biten resmi yazıların altına atılır.
Bir işlem sonuçlanıncaya kadar dosya, öyle çok "ilgilenilmektedir, düşünülmektedir, planlanmaktadır" türü ifadeyle dolar ki... Bir zararın, bir kaybın, bir suiistimalin, bir hırsızlığın aslında kimin suçu olduğunu buluncaya kadar başınız döner. Zaten bulamazsınız da...
Bu yazıyı yazdığımız sırada Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk’ün bir gazetede, "İmar Bankası’nın batışında sorumluluğu olan bürokratlar hakkında suç duyurusunda bulunma kararı aldıklarına" ilişkin sözleri gözümüze ilişti.
O olayda -yanlış anımsamıyorsak- ülkenin 8 milyar doları batmıştı.
Siz batan 8 milyar doların sorumlusundan hesap sormayı aradan 5 sene geçtikten sonra lütfen düşünmeye başladınızsa... Lafı dolandırmayalım, ya niyetiniz yahut umudunuz yok demektir.
Zaten... Kendilerine hesap sorulamayan,sorumsuz, duygusuz ve tembel bürokratlarla doldurulmuş bir devlette bu kadar olur.
Yetki ile sorumluluğu tek adama vermeyi ve kötü kullanılan -veya kullanılması gerektiği halde kullanılmayan- yetkinin hesabını o adamdan sormayı sağlayacak tarafsız bir sistem kurulmadıkça bu böyle gider.