MAKSATLI mı yapıyorlar, "demokrasi cahili" olmalarının sonucu mu, her nedense, sürüp giden son tartışmalarda, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarının taraftarlarıyla sözcüleri, bir lafı devamlı tekrarlayıp duruyorlar:
"Yeni bir Anayasa yapmak, bu Meclis’in yetkisi içindedir."
Kimi "Anayasa’nın Kurucu Meclis tarafından yapılmasını" isteyenlere yanıt olsun diye söylüyor.
Kimi "seçmenin yüzde 85’inin temsil edildiği bir Meclis de Anayasa yapmaya yetkili sayılmazsa kim yetkili olabilir?" mantığına sığınıyor.
Kimi de güçlü bir iktidara sahip olma şımarıklığıyla konuşuyor.
Önce belirtelim ki TBMM’nin Anayasa yapma yetkisi elbet vardır.
Nitekim isterseniz, şimdi tartışılan metni "öneri" haline getirirsiniz. Altına da kendi milletvekillerinizden en az 184’ünün imzasını attırır TBMM Başkanlığı’nasunarsınız.
O metin önce Anayasa Komisyonu’ndatartışılır. Gerekirse değişiklik yapılır ve TBMM Genel Kurulu’nagelir.
Orada da tartışılır. Parmaklar kalkar, parmaklar iner... Her maddeye son şekil verilir.
Görüşmeyle ilgili süreç tamamlandıktan sonra Cumhurbaşkanı’nasunulur.
O da onayladıktan -gerekiyorsa halkoylamasına sunduktan- sonra aynen şimdiki Anayasa gibi, sandıktan "Evet" yani "Bu Anayasa’yı kabul ediyoruz" ağırlıklı sonuç çıkınca mesele biter...
Daha doğrusu "TBMM yetkilidir" diyenlerin kafasıyla, "mesele bitti" sanırsınız. Ama bitmez.
Tam tersine, çok muhtemelen asıl mesele o zaman başlar.
Çünkü böyle bir usulle Anayasa yaparsanız, o sizin yani "AKP’nin Anayasası" olmaktan hiçbir zaman kurtulamaz.
Düşünün ki bugüne kadar yapılmış anayasaların en iyisi, en ilerisi, en özgürlükçüsü diye kabul edilen 1961 Anayasası bile sırf Demokrat Parti mensuplarının katkısına kapalı olduğu için 20 sene bile yaşayamadı.
Yaşayamadı çünkü Süleyman Demirel, 1965’te iktidara gelir gelmez ilk savaşı 1961 Anayasası’nakarşı açtı. Demirel’in bugün özgürlükçü olduğuna, hukuk devletini savunduğuna bakmayın... O zaman "Bu Anayasa hákimler devleti kurmuş" dedi. Kısaca ondan kurtulmak için ne mümkünse yaptı.
Gerçi o yıkılınca kendisi de altında kaldı, ama kabul edelim ki başardı da...
Yıllar sonra biz de kabul ediyoruz ki 1961 Anayasası’nın yapımına -mümkün olsa da- Demokrat Partililer de katılabilseydi (ki nerdeyse imkánsızdı), ihtimal o Anayasa daha çok yaşardı.
O nedenle diyoruz ki "yasal yetki" gereklidir ama yetmez. Onu uygun zamanda, uygun metotla kullanmazsanız çoğu kez başınıza iş açarsınız. Örnek istiyorsanız AKP’nin elindeki çoğunluğa rağmen Cumhurbaşkanı seçimi konusunda; "üniversiteler" ve "YÖK" konusunda; "zina" konusunda yapmaya kalktıklarından hiçbirini "yetkim var, yaparım" zihniyeti yüzünden yapamadığını anımsayın.