İLK işaretler pek iyi değil. Yeni Cumhurbaşkanının siyasi kimliğinin devletin en üst değerleriyle çatıştığı inancı özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üst kademelerinde yaygın.
Bireysel olarak söyleyelim... Biz de o görüşteyiz.
Ama başka mesele var...Örneğin, önceki akşam hükümet ilan edildi. Buna ilişkin haberler medyada mecburen önemliymiş gibi sunuldu. Ama herkesin gözü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de katıldığı, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ndeki diploma törenindeydi.
Gazeteler ve televizyonlar, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün salona gireceği anons edilince kimin hemen, kimin ağırdan alarak ayağa kalktığı... Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın yerine oturmak için Cumhurbaşkanı’nınoturmasını beklemediği... Bir öğrenciye diplomasını vermek için yerinden kalktığı ve diplomayı verip yerine döndüğü sırada Cumhurbaşkanı’nıselamlamadığı gibi olağan koşullarda kimsenin dikkat etmeyeceği ayrıntılarla doluydu.
Açık konuşalım... Bu böyle gitmez.
Bunun böyle gitmeyeceğini öncelikle Genelkurmay Başkanlığı’nıngörüp kabul etmesi ve Sayın Büyükanıt’ın kendi tavrını hızla gözden geçirmesi gerekir.
Çünkü istesek de istemesek de ortada meşruiyetini reddedemeyeceğimiz bir Cumhurbaşkanı var. Ortada bin yılı aşkın süredir bağımsız yaşamış bir ulusun uzun süre boyunca oluşturduğu "devlet" gelenekleri var. Ortada, milletin hakemliğiyle ulaşılmış bir sonuç var.
Sayın Genelkurmay Başkanı’nınduygularını da, CHP’de somutlaşan tepkileri de anlıyoruz... Kişisel olarak bunların çoğunu paylaştığımızı da söyleyelim.
Ama iterek, kakarak, tavır koyarak ve daha da önemlisi yeni kuşaklara kötü örnek teşkil eden yanlışlar yaparak bir yere varma olanağı yok. Bunu görelim.
Milletin verdiği karardan ve onun sonuçlarından memnun olmayanlara söylüyoruz.
Kavgayı böyle "beyhude" denecek zeminlerde vermeyin.
Kavga "kaybedilecek yerde" ve "kaybedilecek zamanda" verilmez. Kavgaya girmenin birinci kuralı "kazanacağınızdan emin olmak"tır.
Hele askerin böyle bir konuda taraf olmaya yani milli iradenin belirlediği siyasi iktidarı beğenmeye veya beğenmemeye hiç hakkı yok...
Bu gerçeği hepimiz görmek zorundayız. Yoksa gereksiz yere bu ülkeyi felakete sürükleriz.
İkincisi... Asker dışındaki tüm bireylerin hem siyasi iktidardan memnun olmama hakkı vardır hem de bunu ifade etme, o siyasi iktidarı meşru yoldan değiştirmeye çalışma hakkı vardır.
Onu yapma görevi de öncelikle anamuhalefet partisine düşer...
Muhalefete, özellikle anamuhalefet partisi CHP’ye soralım:
AKP’yi Türkiye’nin başından uzaklaştırmak için planınız var mı? Varsa ne? Açıklar mısınız?