Yenilginin faturası...

ANADOLU’nun kıyıda kenarda kalmış güzel sözleri vardır. Biri "Aklın fazlası ayağa dolanabilir" der. Ayağınıza bir şey dolanınca düşersiniz.

Donald Rumsfeld yani ABD’nin önceki gün sabah saatlerine kadarki Savunma Bakanı da "fazla akıllı" biriydi. Ama aklı ayağına dolandı.

Ve sonunda gitti.

Aklının fazlası sadece kendisine zarar verse mesele yoktu. Ne yazık ki o yüzden Irak’ta üç yılda ölen insanların sayısı 655 bini buldu.

Amerika Birleşik Devletleri’ni tamamen yalan ve iftiralara dayalı gerekçelerle Irak’a savaş açmaya zorlayanların başında (öteki birkaç isimle birlikte) Rumsfeld geliyordu.

Ortadoğu’ya sözde "barış, istikrar ve özellikle demokrasi" getirmek iddiasıyla -kanımızca yalanıyla- başlayan kampanya sadece 655 bin Iraklı’nın hayatına mal olmakla kalmadı, Amerikan vergi yükümlüsünün cebinden -en son rakamlara göre- 340 milyar dolar paranın da Irak çöllerine gömülmesine ve 3 bine yakın Amerikan askerinin ölmesine yol açtı.

Bugün geriye bakınca görüyorsunuz ki, zarar çok ama kazanç hanesinde sıfırdan başka bir şey yok. Tabii Barzani ve Talabani’yi "kazanç" saymazsanız.

Yani savaşa girmek için kullanılan gerekçelerin hiçbiri doğru çıkmamış. Savaşın amaçlarından -Saddam Hüseyin isimli aşağılık bir despotun devrilmesi dışında- hiçbiri gerçekleşmemiş...

Tam tersine, Irak’ın bütünlüğü mahvedilmiş, ülke bir kanlı iç savaşın ve üçe bölünmenin eşiğine gelmiş...

Ve... Irak’taki Şii halkın, bizzat ABD Başkanı George Bush tarafından "haydut devlet" ilan edilen İran’la daha fazla yakınlaşması sağlanmış.

Söyleyin Allah aşkına... Şu durumun akılla, barış severlikle, demokrasiye bağlılıkla, hukukla açıklanabilir bir tarafı var mı?

İşte bu -George Bush, Başkan Yardımcısı Dick Cheney ve Savunma Bakanı Donald Rumsfeld dışında- hemen hemen kimsenin katılmadığı politika, en sonunda, 7 Kasım Salı günü Temsilciler Meclisi üyelerinin tamamı ve Senato üyelerinin üçte biri ile bir kısım Eyalet Valilikleri için yapılan seçimde karaya oturdu.

Bildiğiniz gibi Demokratlar hem Temsilciler Meclisi’nde hem de Senato’da çoğunluğu ele geçirdi.

Ama Irak politikasının mimarı Donald Rumsfeld’in sonu, sadece Cumhuriyetçiler’in seçimde uğradığı hezimet nedeniyle gelmedi:

Oylamadan iki gün önce, daha çok ABD askeri çevrelerinin okuduğu bilinen Army Times; Navy Times; Air Force Times ve Marine Corps Times isimli gazetelerin dördü birden, Donald Rumsfeld’in istifasını istediler.

Seçimde uğranılan hezimet de buna tüy dikti.

Şimdi başkent Washington’daki yasama organında, Bush’un Cumhuriyetçi Parti’sinin değil, Clinton dönemi Demokratlarının borusu ötecek.

Ama daha önemlisi ABD -büyük laflara bakmayın- tıpkı 1970’li yıllarda Vietnam’da uğradığı yenilgi gibi bir yenilgiyi de Irak’ta kabul edecek.

Tamam... ABD büyük ve güçlü devlettir. Bu yenilgi onu yıkmaz. Keza hemen Irak’tan çekilmesi de söz konusu olmaz. Ama her yenilgi gibi bu da kendi sonuçlarını getirir.
Yazarın Tüm Yazıları