BU siyasi iktidarın adında "adalet" kavramı var diye sakın aldanmayın. Bu iktidarın en sevmediği şey "adalet"in kendisi.
Kaç defa yazdık. Sevselerdi daha iktidara gelmeden önce verdikleri en temel sözü yerine getirir, "adaletin bağımsızlığını" gerçekleştirirlerdi.
Onun yerine dolaylı işlerle meşgul oldular. Onda da fevkalade sessiz ve kıvrak usullerle kadrolaşmaya özel bir çaba gösterdiler.
Ama ona gelmeden öncesini söyleyelim:
Anayasa’da "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez" denmesine rağmen "yargı kararlarına saygı göstermeme ve o kararları uygulamama" konusunda bugünkünden daha çok sabıka sahibi iktidar gelmiş değildir.
Bu konuya sonra döneriz. Çünkü öyle bir veya birkaç yazıyla anlatılabilecek bir sorun değil bu...
Şimdi acil olan, siyasi iktidarın yargıya müdahale niteliğindeki tutumunun son örneği...
Bir süredir Adalet Bakanlığı ile Yargı -daha doğrusu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)- arasında sorun var. Gazetelere de yansıyan bu sorun, Adalet Bakanlığı’nın (buna AKP iktidarının da deseniz olur) HSYK tarafından halen boş olan 23 Yargıtay üyeliği ve 9 Danıştaş üyeliği için seçim yapmasını engellemesinden kaynaklanıyor.
Konunun söylentiler kısmını atlayalım. Çünkü orada Bakanlığın HSYK’ya uyguladığı baskıya ilişkin sevimsiz iddialar var. Ama Bakanlığın söz konusu seçimi engellediğinde kuşku yok.
Engellemenin yollarından biri HSYK gündemini bu kurulun kendisinin değil bakanlığın belirlemesi... Oysa HSYK’nın Anayasa’ya göre "mahkemelerin bağımsızlığı" esasına göre görev yapması yani hiçbir makamın etkisi altında olmaması gerekiyor.
Bakanlık bu yetkisini öteden beri, "kendi isteğini" ön plana alarak kullandığı için seçimler bir türlü gündeme girmiyordu. Ne var ki son toplantıda HSYK 20 Mart tarihinde yapacağı toplantıda "seçim"yapmaya karar verdiği için Bakanlık sıkıştı.
Gerçi Bakanlığa sorarsanız, engellemenin nedeni yargıya müdahale değil, tam tersine, gelecek yıl "İstinaf Mahkemeleri" kurulacağı ve o nedenle Yargıtay küçüleceği için söz konusu 23üyenin seçilmesine zaten gerek yok. Çünkü o zaman Yargıtay’ın şimdi 250 olan üyesi zaten 150’ye inecek.
Lakin Yargıtay’ın üzerindeki iş yükü o kadar çok ki, bu 23 üye verilse bile sayı yetmiyor. Kaldı ki İstinaf Mahkemeleri kurulunca Yargıtay’ın yükünün azalacağı da sadece bir varsayım.
Yine de iktidarın Yargıtay üyeliği için ileri sürdüğü gerekçeyi kabul etseniz bile, Danıştay üyeliğine yapılacak seçimi engellemenin anlamı ne?
Aslında iktidar, yeni seçilecek Yargıtay ve Danıştay üyelerinin AKP’ye yakın isimlerden oluşmasını istiyor. Böyle olmaz, laik Cumhuriyet’in temel değerlerine bağlı isimler seçilir diye endişe ediyor. Kavganın özü bu... Nitekim sadece Yargıtay ve Danıştay için değil Sayıştay için de TBMM Plan-Bütçe Komisyonu aylardır gerekli seçimi yapmıyor. Çünkü önerilen adaylar AKP’nin beğendiği isimlerden oluşmuyor.
Partizanlığa, kadrolaşmaya hiç de yabancı değiliz. Ama bu kadar müptezelini hiç görmedik.