Paylaş
İKİDE bir devletin anlayışsızlığından yakınırız değil mi? Örneğin bürokrasinin engelleme mekanizmasına dönüşmesinden, Maliye'nin en iyi projelere bile para vermek istememesinden dem vurur dururuz.
Sonra devletin parasına sahip çıkılmamasından, hatta devleti soyanların korunuyor olmasından...
Kısaca yasaların uygulanmamasından ve devletin işleyememesinden şikáyet etmediğimiz gün yoktur.
Buyurun bakalım:
Şimdi de ‘‘devletin kurallarını işleteceğim’’ diyenden davacıyız:
Kültür Bakanı İstemihan Talay önceki gün bir basın toplantısı yaptı. Son derece açık ve üstelik somut iddialar ortaya attı. Özetle:
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'na, üzerinde 25 bin 656 metrekare kapalı alanlı bir Kültür Merkezi inşa etmek üzere 1987 yılında Ayazağa'da tam 66 bin 684 metrekare arazi tahsis edildi. Vakıf burada kendi bulduğu kaynaklarla 4 yılda yeni bir ‘‘Kongre ve Kültür Merkezi’’ inşa edip işletecekti.
Ama sonra işler hiç de Vakıf'la devlet arasındaki protokole göre gitmedi. Vakıf, projeyi kimseden izin almadan yüzde 185 büyüttü. Projeye göre inşaat toplam 20 milyon dolara mal olacaktı. Oysa kamu kaynaklarından 33 milyon dolar aktarıldığı halde inşaat bitmedi. İşin zamanlamasıyla ilgili program bakanlığa verilmedi. Arazi üzerindeki tarihi binalar restore edildikten sonra bakanlığın izin verdiği şekilde kullanılacakken bakanlık izni alınmadan başkasına verildi. Bu durumda biz de Vakıf'la aramızdaki protokolü feshetme noktasına geldik dedi.
Vaay, sen misin kamunun çıkarlarını korumaya kalkan?
Kültür Bakanı İstemihan Talay'a olmadık yerden saldırılar başladı. Yok İstanbul Kültür Vakfı'nın sanata yaptığı hizmetler mi kıskanılıyormuş? Yok, bu işi Vakıf'tan başka yapacak mı varmış? Yok, inşaat büyütülmüş de kötü mü olmuş?
Dikkat edin:
Konunun özüne ilişkin hiçbir savunma yok. Örneğin, ‘‘Protokolü çiğnemedik. İzin almadan hiçbir şey yapmadık’’ denmiyor.
Ama laf kalabalığına gelince bol...
İki şeyi birbirinden ayıralım:
İstanbul Sanat ve Kültür Vakfı'nın her yıl sadece İstanbul'un değil, tüm Türkiye'nin yüzünü ağartan çok başarılı faaliyetleri var. Yapılan festivaller İstanbul'u uluslararası bir sanat platformu konumuna yükseltti. Bu yüzden Vakfın kurucusu merhum Nejat Eczacıbaşı'ya, şimdi Vakıf Başkanlığı'nı yürüten Şakir Eczacıbaşı'ya ve Vakfın yöneticilerine şükran borçluyuz.
Ama oradaki başarıyı alır buradaki projeye fatura edersek yanlış olur.
Şakir Eczacıbaşı dostumuz ve arkadaşları lütfen kabul etsinler ki, kendilerine tahsis edilen kamu kaynaklarını bir mirasyedi sorumsuzluğuyla kullanmaya hakları yoktur. Var sanıyorlarsa hesabını vermeleri gerekir.
Paylaş