HALKIMIZ her şeyden medyayı sorumlu tuttuğuna göre, medyayı ilgilendiren meselelerin de hiç değilse arada bir, "halkımızın meselesi" imiş gibi ele alınmasına şaşmamak gerek.
Bu gerekçeyle değineceğimiz mesele, Nokta Dergisi’nin son sayısındaki sansasyonel bir haberle gündeme düştü.
Meğer Genelkurmay'daki "Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü","Akredite Basın ve Yayın Organları Yeniden Değerlendirmesi" konulu bir bilgi notu (veya Andıç) hazırlamış. Burada hangi gazete/dergi veya televizyon kanalında kimler Türk Silahlı Kuvvetleri'nenasıl bakıyor, hangi basın/medya organı ne kadar olumlu ne kadar olumsuz yayın yapıyor türü bir değerlendirmeler varmış.
Bizim mesleğimizde akreditasyon, bir kurumun muhatap sayacağı basın/medya organı ile gazeteciyi baştan tanıması anlamına geliyor. Yanılmıyorsak son on yıldan beri Genelkurmay Başkanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı basınla ilişkilerini bu kurala göre yürütüyor. Yani "akredite" basın organı ile gazeteciye kapılar açılıyor, akredite olmayanlara bilgi, yanıt vs. verilmiyor. Onlar "yok" sayılıyor.
Akreditasyon usulü daha yumuşak bir anlayışla TBMM, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı tarafından da uygulanıyor. Kısaca oralarda da önce "akredite" olup olmadığınıza bakılıyor.
Bir kurumun hangi basın/medya organını "akredite" sayıp saymayacağı da, akreditasyonunu hangi kritere göre iptal edeceği de objektif kriterlerle belirlenmesi koşuluyla, her ülkede olağan sayılıyor. Burada hem akreditasyonun kabulünde hem de iptalinde objektif davranmak esas oluyor.
Akreditasyon kuralları bildiğimize göre Genelkurmay ile Başbakanlık dışında normal işliyor. Özellikle Genelkurmay -ve Milli Savunma Bakanlığı- hangi basın/medya organının "akredite" sayılacağı konusunda "dinci olan basın/dinci olmayan basın" ayrımı yapıyor. "Dinci" saydıklarının akredite olmasını kabul etmiyor.
Bu tutumun haksız bir ayrımcılık teşkil ettiğini Genelkurmay'aanlatamıyoruz. Daha doğrusu akreditasyon kuralını işletirken "içerik değerlendirmesi"ni sadece Basın Meslek İlkelerine uyup uymama açısından yapabileceklerini, onun dışında "bizden yana/bize karşı" türü bir değerlendirme yapmanın doğru olmadığını kabul ettiremiyoruz.
Zaten yukarıda sözünü ettiğimiz Bilgi Notu veya Andıç denen belge işte o yanlış yaklaşımın Genelkurmay'daegemen olduğunu ortaya koyuyor. O yüzden basın/medya organlarını kategorilere ayırma hakkını kendilerinde görüyorlar.
İkinci nokta, "akreditasyonun nasıl iptal edilebileceği" ile ilgili...
Başbakanlık, bir meslektaşımızın kartını iptal edince, o kararı kendi değerlendirmelerine değil, tarafsız bir kurulun yaptığı değerlendirmeye dayandırmaları gerektiğini duyurduk. Uyarımıza anlayışla baktıklarını söylediler. Yeni bir şikáyet gelmedi.
Ama Genelkurmay bu tür uyarılara da kapalı görünüyor. Anlaşılan yaptıklarının ve bildiklerinin doğru olduğunu düşünüyorlar. Biz de bir gün doğru olanda buluşacağımızdan emin olarak hem bize düşeni yapıyoruz hem de bekliyoruz.