GENELKURMAY Başkanlığı, İç Hizmet Yönetmeliği’nde kendi inisiyatifiyle yapılan bir değişikliğin yarattığı tepkiyi görünce, önceki gün geri adım attı.
Attığı geri adım yeterli mi değil mi, tartışılır. Bize kalırsa yeterli değil. Onu baştan söyleyelim. Ama yine de olumlu yöndeki her tavır desteklenmelidir.
Tahmin edeceğiniz gibi "emekli subayların (özellikle paşaların) terörle mücadele konusunda yaptıkları yayınlarla verdikleri demeçler yasaklandı" başlığıyla yayınlanan haberlerin dayandığı değişiklikten söz ediyoruz.
Dünkü gazetelerde Genelkurmay Başkanlığı’nın konuyla ilgili basın açıklaması vardı. Buna göre "emekli generallere konuşma yasağı getirildiğini" ifade eden haberler tamamen gerçek dışıymış.
Yönetmeliğin 664’üncü maddesinin değiştirilen "ç" bendi, "kişilerin fikirlerini beyan etme özgürlüğünü kısıtlamayı değil; Türk Silahlı Kuvvetleri’nde var olan silah arkadaşlığı ve ahde vefa geleneğini korumayı amaçlamakta" imiş.
Keza, "yapılan değişiklik, esas itibarıyla emekli askeri personele kesinlikle genel bir kısıtlama içermemekte" imiş. Böyle deniyor. Gerekçe olarak da "emekli subay ve generallerin ordu ile ilişkileri kalmamış kişiler" olduğu, "Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu kişiler üzerinde bir tasarruf imkánı bulunmadığı" ileri sürülüyor.
Aslında yönetmeliğin 4/a bendine de bir ekleme yapılmış. Orada ister emekli ister muvazzaf olsun, orduevi gibi tesislere gidenlerin bu mekánlarda "Siyasi konuşma yapmaları, siyasi telkin ve öneride bulunmaları, yasal ve yasadışı kurulmuş bulunan siyasi amaçlı parti, kuruluş, dernek ve örgütlerden herhangi biri hakkında propaganda yapmaları" halinde söz konusu tesislerden yararlanmalarının önleneceği de belirtilmiş.
Eğer yasaklama bu çerçevede bırakılsaydı, kimse bir şey demezdi. Ama değişiklik onunla kalmamış. Dışarıda yapılan konuşma veya yapılan yayın da kapsam içine alınmış. Nitekim amacın bu olduğu, Genelkurmay’ın açıklamasında da görülüyor. Çünkü orada, "(...) Muvazzaflık döneminde alınan görevler ve sahip olunan bilgiler hakkında saptırılmış veya gerçek dışı beyanlarda bulunan" kişilerin "Türk Silahlı Kuvvetleri’nden uzak tutulmaları, doğal bir kurumsal korunma tedbiri" olduğu savunuluyor.
Görüldüğü gibi "değişiklik" öyle "ahde vefa" vb. bir amaçla değil, düpedüz "muvazzaflık döneminde alınan görevler ve sahip olunan bilgiler hakkında" konuşanları susturmak için yapılmış. Bunun da "kişilerin fikirlerini beyan etme özgürlüğünü kısıtlamak"tan başka bir sonucu olmaz.
Bizim Genelkurmay’a anlatmak istediğimiz şu:
Son zamanlarda Türk Silahlı Kuvvetleri’niyıpratmayı amaçlayan aşağılık bir kampanyanın sürdürüldüğü doğrudur. Buna karşı mücadele etmenin gerekliliği ve meşruluğu da tartışılmaz. Ama mücadele yanlış metotlarla -örneğin özgürlükçülüğe ve saydamlığa ters önlemlerle- yapılamaz.
Lütfen açık olun. Hiç değilse Genelkurmay Başkanlığı’nın sitesine örneğin Türk Silahlı Kuvvetleri’yle ilgili yasaları, yönetmelikleri koyun. İşe yarayan bir sözcülük kurumu oluşturun. Göstermelik şeffaflıkla, gazetecilere şirin görünmekle bir yere varılmayacağını kabul edin. Bu bile yeter.