PAZAR günü için sıkıcı bir konu gibi görünse de size önceki gün TBMM’de okunan 60’ıncı Hükümet Programı’ndan söz edeceğiz. Çünkü kanımızca kamuoyunun dikkatini çekmeye değer şeyler var:
Programın esas temasını Tayyip Erdoğan’ın birinci kabinesinin "başarıları" oluşturmuş.
Ekonomide şöyle büyüdük, karayolları ağımızı şöyle genişlettik, milli geliri şöyle artırdık, ihracatı şöyle katladık türü, "doğru" olduğunu kimsenin reddedemeyeceği bilgiler var.
Ama insan gözü, olması gerektiği halde olmayanları da arıyor.
Örneğin Türkiye’nin en önemli sorunu olan PKK terörüyle nasıl mücadele edileceği, çözüm için ne düşünüldüğü yok. Sadece "Ulusal güvenliğimize, ülkemizin bölünmez bütünlüğüne ve üniter devlet yapımıza kastedecek her türlü oluşuma karşı son derece tavizsiz tutumumuz kararlılıkla sürecektir" demek ve ona üç beş tane içi boş cümle eklemek yeter mi? Bunu söylemekle, söylememenin farkı ne?
Hükümet yolsuzlukla mücadelede kararlı olduğunu söylüyor ama o bağlamda da ne yapacağını söylemiyor. Örneğin, "mal bildirimini gizli olmaktan çıkartacağız" bile diyemiyor. Yolsuzlukların temel kaynağı olan devlet ihalelerini tamamen saydam hale getirmeyi vaat edemiyor. Neden? Çünkü aksi halde AKP’lileri veya "cemaatten" olanları kayırma yolunun tıkanacağını biliyor.
"Uygulayacağımız vergi politikalarının temel amacı, ekonomide kayıt dışılığın azaltılması (...)dır" diyor ama o konuda ne gibi bir önlem düşünüldüğünü söylemiyor. Örneğin, "kayıt dışına ve vergi kaçırmaya hapis cezası getireceğiz" diyemiyor. Çünkü merhum Turgut Özal gibi muhtemelen bu hükümet de "kayıt dışı" ekonominin aktörlerini ürkütmekten ve paralarını yurtdışına kaçırmalarından korkuyor. O yüzden de böyle boş lafla idare etmeye çalışıyor.
Programda bol kepçe "özgürlük" lafı ediliyor. "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi" ile "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi" esas alınacakmış... Düzenlemeler ona göre yapılacakmış.
Çok iyi... Madem o kadar özgürlükçüsünüz, "İlke olarak ifade özgürlüğü suçu olmaz diyoruz. İstisnalar için de yasalara hapis cezaları yerine para cezası koyacağız" desenize... Orada hapis var ama vergi kaçırmada yok... Böyle demokratik anlayış olur mu?
Programda Türkiye’nin yarın öbür gün uğraşacağı en önemli sorun olan "Ermeni soykırımı" suçlamalarına karşı bu hükümetin ne yapmayı düşündüğüne ilişkin tek kelime yok. Tam bir "devekuşu mantığı" söz konusu. Sok başını kuma, problemi görme, kurtul... Söyleyin lütfen olur mu?
Adalet reformu yapılacakmış. Programda öyle deniyor. Bu bağlamda örneğin yargı sistemindeki iletişim hızlandırılacak, bazı ihtilaflar yargıya gitmeden çözülecekmiş...
Onları elbet yap... Ama Türkiye’nin ihtiyacı olan yargı reformu bu mu?
Hani yargı bağımsızlığı, hani yargıç güvencesi? Hani Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yasasından yapısına kadar sayısız sakıncalı hüküm? Onları kaldırmaktan hiç söz etme, "Kapıları pencereleri değiştireceğiz, bu reform olacak" de!
En ilginci de Eğitim’de "Kaynak ve insan israfını önlemek amacıyla, okul çeşitliliğinden çok program çeşitliliğini esas alan bir ortaöğretim reformu"ndan söz edilmesi...
Hüseyin Çelik’in Milli (Dini) Eğitim Bakanı olduğu bir yerde o sözlerin altından her şey çıkabilir. Şimdiden uyarıyoruz... Aman dikkat edin!