DÜN 26 Şubat idi. Yani Ermenilerin Azerbaycan’da 1992 yılında yaptıkları Hocalı Katliamı’nın 13’üncü yıldönümü...
Dünkü gazeteleri görmüşsünüzdür:
Hocalı katliamından söz eden ne bir haber ne de bir makale vardı.
Çünkü biz ulus olarak da eski olayları tazeleyip intikam üretmeyiz. Aynı nedenle olacak eğitim sistemimiz ‘kin ve intikam’ doğurabilecek bilgileri öğrencilerden saklar. Sonuçta, özellikle yurtdışına giden Türk çocukları, karşılarına ‘Siz Ermenileri öldürdünüz’ gibi bir suçlama çıktığı zaman apışır kalırlar. Yanıt dahi veremezler. Zannederler ki, Türk ulusu onlardan suçlarını saklamıştır.
Bu durum tarihi gerçekleri bilmeyen insanlarımızda suçluluk kompleksi yaratır. O yüzden yıllardır Ermeniler yayınladıkları kitaplarla, filmlerle, şarkılarla, hikáyelerle Türkleri ‘20’nci asrın ilk ve en büyük katliamının suçlusu’ diye tanıtarak dünya kamuoyunu aleyhimize tahrik ediyor, çeşitli ülkelerin parlamentolarından ‘Türkiye’yi suçlayan’ kararlar çıkartıyor ama Türkiye bir şey yapmıyor. Daha doğrusu ‘vızıltı’ düzeyinde kalan birkaç itiraz sesi ile yetiniyor.
Hálá savunmadayız. Saldırıya hálá geçemedik.
Oysa 26 Şubat, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesini 1991 Eylül’ünde işgal eden Ermenilerin Hocalı’da yaptıkları katliamın 13’üncü yıldönümü ise, bu gerçeği ortaya çıkartıp;
‘İşte... Yüzlerce kadın, çocuk, yaşlı sivil Azerbaycanlının katili bunlardır’ diye bağırmak gerekir.
Gerçekten o gün Hocalı’ya giren Ermeni ve Rus askerlerinin yaptığı katliam, vahşetin akıl almaz örnekleriyle, Hocalı sokaklarını kan gölüne çevirdi. Vusal Aliyev’e göre kasabanın 3000’i aşan nüfusunun 613’ü o gece öldürüldü. Bu arada 106 kadın, 63 çocuk ve 70 ihtiyarın başları kesildi, gözleri çıkarıldı, derileri soyuldu. Hamile kadınlar süngüyle delik deşik edildi.
Bakın o vahşeti yaşayan ve sonra Beyrut’a yerleşen Ermeni gazeteci Daud Kheyriyan, ‘For the Sake of Cross’ (Haçın Hatırı İçin) isimli kitabında (Sayfa: 62-63) ne anlatıyor:
‘...Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hálá yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın hatırı için savaşa devam ettiler.’
Doğrusu merak ediyoruz... Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ndeki parlamenterleri, Hocalı’da Ermeniler tarafından yapılan katliamın kınanmasını ne zaman isteyecekler? Azerbaycanlılar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne ne zaman başvurup da haklarını arayacaklar?