BİZ burada "Cumhurbaşkanlığı seçimi" ile meşgulüz. Oysa yurtdışından kulakları sağır edercesine güçlü bir feryat geliyor. Lakin ne kulak veren var, ne ilgi gösteren:
Bir ayı aşkın süredir Hürriyet’in Avrupa (daha doğrusu yurtdışı) baskılarında oralarda yaşayan insanlarımızın istekleri dile getiriliyor.
Dışarıdaki vatandaşlarımız;
"Bize oy hakkımızı kullanma olanağı veren düzenlemenin gerçekleştirileceği, 1995 yılında Anayasa’da yapılan değişiklikle güvence altına alınmıştı. Aradan nerdeyse 12 yıl geçti. Niçin hakkımız teslim edilmiyor?" diyorlar.
Ve ülkemizi yöneten politikacılara, "Yurtdışında yaşayan vatandaşlarına oy kullandırmayan bir tek Türkiye kaldı. İtalya, Rusya, Ukrayna, Hırvatistan, İran, Azerbaycan hatta Irak bile vatandaşları oy kullansın diye Avrupa ülkelerine sandık getirdi. Anayasa’nın 67’nci maddesinin emrine rağmen çeşitli bahaneler öne süren Türkiye, bu konuda bir adım bile atmadı" diyerek sitemde bulunuyorlar.
Önceki gün bu sitemi Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) Başkanı Ercan Karakaş ile Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, İstanbul’da düzenledikleri basın toplantısıyla Türkiye’ye taşıdılar. Genel sözlerle ve "hakkımızı isteriz"lerle kalmadılar. İlginç rakamlar verdiler:
Diyorlar ki, yurtdışındaki Türkiye kökenli insanlarımızın toplam sayısı 6.5 milyonu buldu. Bunlardan Avrupa’da bulunanların sayısı 4 milyon 200 bin... Bunlardan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına sahip olup da oy kullanma hakkını kullanabilecekler 1 milyon 830 bini buluyor. Ayrıca Avrupa Birliği vatandaşı olan 1 milyon 777 bin kişiden 625 bininin yaşı 18’den yukarı olduğu, aynı zamanda Türk vatandaşlığını korudukları için, toplam 2 milyon 445 bin Türk vatandaşının oy hakkından söz ediyoruz. Bu rakam koskoca İzmir ilininki kadar seçmeni ifade ediyor.
Bu kadar insanını bu ülke yok sayabilir mi?
Efendim, "Anayasamıza göre seçimlerde bir yasanın uygulanabilmesi için onun seçim gününden en az bir yıl önce yürürlüğe girmiş olması lazım" deniyor. O nedenle bir düzenleme yapılsa bile artık uygulanamazmış. Çünkü seçimlerin normal tarihi Kasım 2007 imiş.
Peki Anayasa’nın o hükmünün yürürlüğünü bir yıl erteleyen bir değişiklik neden mümkün olmasın?
Öyle ya... "Milletvekili seçilme yaşını 30’dan 25’e indiren" Anayasa değişikliği de ancak yukarıdaki erteleme yapılırsa yürürlüğe girebilecek. Keza iktidarın seçimlerde harcanan para kaynağının sınırlandırılmasına ve seçmen başına belirli bir miktardan fazla harcama yapılmasının önlenmesine ilişkin -bizce çok yerinde- bir düzenleme teşebbüsü var. Onun ve sistemi düzeltici öteki değişikliklerin de bu sayede yaşama geçmesi mümkün olur. Yeter ki samimiyetle istensin.
Not: Birkaç gün önceki yazımda Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in Hrant Dink olayı soruşturma dosyasından söz ederken "dosyada olmayan şeyler basında yer alıyor" anlamındaki beyanı nedeniyle "Sayın Bakan’ın dosya içeriğini bilmesini yadırgadığımızı" ifade etmiştim. Sayın Bakan aradı, "Ben dosyanın içeriğinden değil Başsavcılığın bana verdiği bilgiden söz ediyorum" dedi. Bu beyanını size aktarma sözü vermiştim. Biraz geciktim. Kendisinden o nedenle özür diliyorum. O.Ekşi