Var mı öyle bir ülke?

BİR Başbakan, yönetme sorumluluğunu taşıdığı ülkenin huzur içinde olmasını istemez de ne ister?

Sayın Başbakan da her fırsatta bu dileğini ifade ediyor. Nitekim son olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Meclis Grubu’nda şöyle dedi:

"Yıllarca milletimizi kavramlarla, kelimelerle meşgul ettiler. Bu kavramlar, kelimeler benim ülkemi büyütmedi. Kavramlar, kelimeler demokratik yaşamıma zenginlik katmadı. Fakir fukara, garip gurebayı azaltmadı. (...) Bu kavramlarla ülkemizi germeyelim. Ülkede kamplaşmalara fırsat vermeyelim. Bu kavramlarla ötekiler, diğerleri, buna benzer yapılanma ile ülkeyi bölmeyelim. (...) Onun için biz bu kelimelerin, kavramların kavgası içinde AKP olarak yer almayacağız ve bu tuzağa düşmeyeceğiz."

Gerçi "kavram" ve "kelime"ye karşı çıkarken aslında tamamen "kavram" ve "kelime"ye dayanan kendi öz kültürüne karşı çıkmış oluyor, ama belli ki Sayın Başbakan o kavram ve kelimeleri değil, özellikle "Türkiye laiktir, laik kalacak!" diye yüzüne karşı tezahüratta bulunan binleri kastediyor. Laik Cumhuriyeti savunanlara, "İkide bir laikliğin zedelendiğini söyleyip de insanların böyle tezahüratta bulunmasına sebep olmayın" demeye getiriyor.

Sayın Başbakan söylemeyi biliyor ama belli ki dinlemeyi pek sevmiyor.

Önce şimdi kendisini huzursuz eden ve "gerilim" dediği durumun sebebini bilelim, bulalım da "gerilime" kimin neden olduğunu anlayalım. Sebebi bilirsek, çözümü de buluruz:

Başbakan’ın muhalefete ve genel kamuoyuna dönüp "laiklikten söz etmeyin" dediği dakikalarda Ankara’nın bir başka mekánında "17’nci Milli Eğitim Şûrası" adı altında düzenlenen bir toplantıda, "laik eğitimin belini kırma" gayretleri tüm hızıyla sürüyordu. Nitekim bugünkü iktidarın, okullarımızı medreseleştirme amacının yeni bir adımı olarak, "İmam Hatip Lisesi (İHL) mezunlarının üniversiteye giriş sınavında genel lise mezunlarıyla aynı katsayıya tabi tutulması" yolundaki öneri kabul edildi. Böylece sadece İmam Hatip Liselerinin genel lise konumuna gelmesi değil, genel liselerin de İmam Hatip Lisesi haline dönüşmesi yolu açıldı.

Oysa Milli Eğitim Temel Yasası’nın 32’nci maddesi şöyle diyor:

"İmam Hatip Liseleri, imamlık, hatiplik ve Kur’an Kursu öğreticiliği gibi, dini hizmetlerin yerine getirilmesiyle görevli elemanları yetiştirmek üzere, (...) hem mesleğe, hem yüksek öğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlarıdır."

Burada sözü edilen "yüksek öğrenim", o meslek dalındaki yüksek öğrenimdir. Aksi söz konusu olsa ayrıca "genel lise"ye gerek kalmazdı.

Şimdi göz göre göre laik eğitim sistemi tahrip edilecek, ama kimse buna ses çıkarmayacak. Kimse "laiklik tehlikede" demeyecek. Sayın Başbakan da huzurlu olacak...

O kadar enayinin bir arada olduğu bir ülke var mı?



Not: Birkaç gün için yurtdışında olacağım. O nedenle yazılarıma ara vermek zorundayım. Okuyucularımın hoş görmesini diliyorum. O.E.
Yazarın Tüm Yazıları