EMİNİZ, asabi tavırlı iktidarımız, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Anayasa’da yapılmak istenen son değişiklikleri "tekrar görüşülmek üzere TBMM’ye iade etmesine" de fena halde kızmıştır.
Hoş, önceki gün İzmir yöresinde yapılan askeri tatbikat nedeniyle bir araya gelen Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında soğuk rüzgárlar estiği, gazetecilerin hemen hepsinin haberlerinde vardı.
Hatta bir muhabire göre yanyana 3 saat süreyle oturmuşlar ama konuşmamışlar.
Oysa hafta içindeki mutad görüşmenin "nasıl olsa askeri tatbikat nedeniyle bir araya gelineceği için ertelendiği" bildirilmişti.
Anayasa değişiklikğine gelmeden önce değinelim:
Biliyorsunuz sadece bizde değil, Romanya’da, Ukrayna’da, Macaristan’da da cumhurbaşkanı ile o ülke başbakanının geçinemediklerine ilişkin haberler gazetelerden eksik olmuyor. Üstelik onlardaki durum bizdekinden de vahim. Çünkü tam bir "Seni millet seçtiyse beni de millet seçti. Sen ne kadar hükmedersen ben de o kadar hükmederim" kavgası yaşanıyor.
Çünkü bu ülkelerin hepsinde de cumhurbaşkanı, aynen Tayyip Erdoğan’ın son Anayasa değişikliğiyle getirmek istediği kurala uygun şekilde yani doğrudan doğruya halk tarafından seçiliyor. O zaman da bir gemiye aynı yetkiye sahip iki kaptan koyarsanız ne olacaksa, o yaşanıyor.
Nitekim Tayyip Erdoğan da, yaptığı helvayı kendisi de beğenmeyen Nasreddin Hoca gibi, geçenlerde CNN Türk’de Taha Akyol’la konuşurken, "Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilirse doğabilecek sakıncaları gidermek için Anayasa’da yeni değişikliklere ihtiyaç olacağını" söylüyordu.
Demek ki, "Siz parlamenter sistemin cumhurbaşkanını halk oyuyla seçmeye kalkarsanız, otobüse kanat takıp uçurmaya kalkmış gibi olursunuz" diyenlerin dediğine geldiler.
Daha doğrusu biz o noktaya geldiklerini düşünmekten yanayız, ama Taha Akyol’a söylenen o sözün bile ciddi bir değerlendirme sonucu ifade edildiğinden emin değiliz.
Şimdi ne oldu?
Cumhurbaşkanı haklı olarak "Anayasanın parlamenter sistemi öngören hiçbir kuralına dokunmadan, yalnızca cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin öngörülmesi, örneği ve uygulaması duyulmayan yeni bir sistem getirilmesi anlamına gelmektedir" dedi.
"Üstü kaval, altı şişane" dedikleri türden bir yasa değişikliği başka nasıl tanımlanabilirdi? Nitekim Cumhurbaşkanı anlamayanlar için konuyu biraz daha açmış:
"Çünkü bu sistem, bir yandan parlamenter modelden uzaklaşırken, öte yandan da başkanlık ya da yarı başkanlık modelinin temel özelliklerini taşımamaktadır" demiş. Sonra da uyarmış:
"Böylesine kuramsal olarak ve uygulaması bilinmeyen bir sistemin ne sorunlar yaratabileceğini kestirmek güçtür. Ancak, yaratabileceği sorunların rejimi sıkıntıya sokacağı açıktır" diyerek.
Şimdi anlaşılıyor mu Meclis’e iade zorunluğu neden doğmuş?
Sayın Cumhurbaşkanı’nıniade gerekçesi elbet bundan ibaret değil. Ama onlara da girip lafı uzatmayalım.
Görüldüğü gibi Cumhurbaşkanı sadece "Bu konuyu tekrar görüşün" demekle kalmıyor. Uzun vadede doğacak sakıncaları da gösteriyor. Ama bunları anlayan birini bulabilecek mi? İşte sorun bu!