DEMEK ki neymiş arkadaşlar? Eğer "Siz burada soykırım yaptınız. En az 1.5 milyon insanımızı öldürdünüz" suçlaması Türkiye’ye ve Türklere karşı yapılırsa, "Türkiye özür dilemeli, gerekirse tazminat vermeli" imiş.
Ama aynı suçlama örneğin Cezayir tarafından Fransa’ya karşı yapılırsa, ortada "üzüntü" beyanından fazlasını gerektirecek bir durum yok sayılmalıymış.
Bu fevkalade medeni (!) ve dürüst (!) tavrı, Cezayirlilerle milyarlarca dolarlık doğalgaz ve petrol anlaşması imzalamak amacıyla oraya giden Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’de görüyoruz.
Sarkozy elbet kendisinden "Fransa’nın Cezayir’de yaptığı soykırım nedeniyle resmen özür dilemesinin" beklendiğini biliyordu. Bu resmi talep defalarca dile getirilmiş, son olarak da Sarkozy’nin resmi ziyareti başlamadan önce bizzat Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika tarafından açıkça ilan edilmişti.
Gerçekten Cezayir’deki "soykırım" yarası çok derindir. Cezayirliler, kendi ülkelerindeki Fransız askerlerinin, 8 Mayıs 1945’te yani İkinci Dünya Savaşı’nın zaferle noktalandığı gün Setif’te sevinçle yollara dökülen ve "işbirlikçi hainler" aleyhine slogan atan Cezayirlilerden 20 binini öldürmesini unutamıyorlar.
Onu Guelma ve Kherrata şehirlerindeki binlerce Cezayirliyi kireç kuyularına atarak veya kamyonlarla götürüp nehre boşaltarak öldürmelerinin izlediği kitaplarda yazılı.
Cezayir’in bağımsızlık savaşı verdiği 1954-62 yılları arasındaki katliamlarda ölenlerin 1.5 milyonu bulduğu pek çok kaynak tarafından ileri sürülüyor. Bu rakamı abartılı sayanlar olabilir. O nedenle belirtelim... "The War Without Name" isimli kitapta Martin S. Alexander;Martin Evans ve J.F.V.Keiger rakamı 1 milyon olarak veriyorlar.
Onları da isterseniz yok sayın... Cezayir’de bağımsızlık isteyenlere karşı savaşan Fransız Generallerinden Jaçques Massu ile yardımcısı General Paul Aussaresses, meşhur Fransız gazetesi Le Monde’a verdikleri mülakatta "Cezayir’deki savaşta kayıp diye nitelenen 3 bin kişinin esasında idam edildiklerini" anlattılar. ("Batı Tarihinde İnsanlık Suçları. Sefa M.Yürükel Syf. 59)
Ünlü Fransız yazarlar Simone de Beauvoir ile Jules Roy, bu yapılanların "Nazilerin iktidarı sırasında başka milletlere yaptıklarından hiçbir farkı olmadığını" yazdılar. (Aynı kaynak.)
Şimdi Nicolas Sarkozy bu yüz karası geçmiş nedeniyle "üzüntü" duyduğunu söylüyor. Ve utanmadan "Tarihi, tarihçilere bırakalım. Geçmişe değil, geleceğe bakalım" diyor.
Kendi şahsı açısından da bir güzel gerekçe bulmuş. "1962 yılında ben 7 yaşındaydım" diyor.
İnsana sormazlar mı? "Sana gelince o cinayetler işlenirken 7 yaşında olmak senin için gerekçe teşkil ediyor. Ama Ermenilerin, Türkler hakkındaki haksız suçlamalarına sıra gelince, hem tarihi tarihçilere bırakmaya yanaşmıyorsun, hem de beş kuşak öncesinin hesabını bugünkü insanlardan sormaya kalkıyorsun. Buna utanmazlık denmezse ne denir?"