ESKİ Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in "Türkiye 8 eyalete bölünebilir" şeklindeki sözlerinin geçmişi biraz karışık çıktı:
Turgut Özal’ın en azından bir kısım sırlarına vakıf oldukları bilinen eski bakanlar Mehmet Keçeciler ile Vehbi Dinçerler de "bu konunun kendi aralarında tartışıldığını" anımsıyorlarmış.
Dünkü Sabah’ta Yavuz Donat, Keçeciler’in "eyalet sistemi"nin, o zaman "ABD kaynaklı bazı telkinler" nedeniyle gündeme geldiğine ilişkin sözlerini aktarıyor. Nitekim konuyu kendi aralarında tartıştıktan sonra "Milli birlik ve bütünlüğü tartışmalı olan bir ülkede, bir de üniter yapı tartışması açmanın doğru olmayacağı" sonucuna vardıklarını söylüyor.
Aynı konuda Özal’ın hem akrabası hem de "sır ortağı" sayılan bakanlardan Hüsnü Doğan’ın da -çok haklı olarak- "Böyle işler devlet kurulurken olur, sonradan olmaz" dediği bildiriliyor.
Vehbi Dinçerler’in dedikleri de yukarıdakileri doğruluyor.
Milliyet yazarı Fikret Bila’nın verdiği bilgiye göre Sayın Evren, görüşünün kanıtı olarak Marmaris’te bir yere trafo koydurabilmek için Ankara ile yapılan yazışmalar nedeniyle 3 yıl beklediklerini söylese de... Bir ülkenin idari yapısını kökten değiştirme düşüncesinin daha ciddi gerekçelere dayanması gerekir.
Bir defa Türkiye’yi "federatif" bir yapıya mı kavuşturmak istiyorsunuz, "eyaletler" sistemi mi getirmeye niyetlisiniz veya onları değil de aslında Bölge Valilikleri ile mi idare etmekten yanasınız, bunu artısıyla eksisiyle tartmak lazım.
Tabii bugünkü İl-İlçe düzenini değiştirmenin ülke için daha doğru olacağını ileri sürüyorsanız.
Turgut Özal her ne kadar "eyaletler" görüşünü iktidara gelişinin ilk dönemlerinde benimsememişse de, Cumhurbaşkanlığı sırasında kendisini ziyaret eden Güneydoğu’lu milletvekillerine "Kürtlerle bir federasyon kurma fikrini tartışmalıyız" demişti.
Gerçi sonra inkár etmeye kalktı ama, o sözleri kendisinden duyanların verdiği bilgiler karşısında sesini kesmişti.
Şimdi bu görüşün Kürt kökenli bir eski bakan olan Şerafettin Elçi’den başka savunucusu yok.
Eyaletlere gelince... Türkiye’nin ne tarihi, ne coğrafi, ne siyasi, ne etnik ne de kültürel veya ekonomik nedenlerle "eyaletlere" ayrılmasını gerektiren ciddi bir görüş bugüne kadar ortaya atıldı.
Türkiye’yi eyaletlere ayırmak demek, yasama, savunma, güvenlik ve dış ilişkiler gibi birkaç temel yetki dışındaki yetkileri o eyalete ve onun kendisi tarafından oluşturulmuş organlarına bırakmak demektir.
Bunu yapmanın uzun vadedeki etkisi o eyaletler arasında rekabet yerine husumet üretmek mi olur iyi değerlendirmek lazım. Eyaletlerin birbirine çelme taktığı bir Türkiye mi daha çabuk kalkınır, yoksa yetkileri genişletilmiş yerel yönetimler eliyle bugünkü yapıyı koruyan Türkiye mi, sorusunun yanıtını net olarak vermek lazım.
Eyaletlere bölünmüş Türkiye’nin "ulusal birlik ve bütünlük" anlayışı bundan zarar mı görür, yarar mı, sorusunun yanıtını bilmek lazım.
Yara olmayan yeri kaşıyıp yara yapmak doğru mu değil mi bir de onu düşünmek lazım.