KUZEY Kıbrıs’taki "Lokmacı Geçidi" olayına en doğru teşhisi, kendisi de bir Kıbrıslı olan ve Rauf Denktaş görevden ayrılalı beri Kıbrıs hakkında daha önyargısız değerlendirmeler yapan Metin Münir dünkü Milliyet’te koydu. Söylediklerinin özeti şu:
"Mehmet Ali Talat Kıbrıs’ı askerin vesayetinden kurtarmak istiyor. Asker ’O kadar kolay değil’ diyor."
Aslında bizim Genelkurmay’ın 6 Ocak 2007 tarihinde yaptığı açıklamada ileri sürülen bir görüş var:
Lokmacı Geçidi (veya Kapısı) kontrolünün, "KKTC Anayasası’nın Geçici 10’uncu maddesi gereği Türk Silahlı Kuvvetleri’ne verildiği" bildiriliyor.
Dün de yazdığımız gibi söz konusu 10’uncu maddeden bu anlamı çıkarmak için onun metnini çok zorlayarak yorumlamak lazım. Çünkü maddede aynen şöyle deniyor:
"Kıbrıs Türk halkının savunması ve iç güvenliği ile milletlerarası durum gerektirdiği sürece bu Anayasa’nın 117’nci maddesinde yer alan kurallar (yani KKTC güçlerinin orayı kendi olanakları ve askeri gücüyle savunması gerektiğine ilişkin kurallar) yürürlüğe girmez. Anayasa yürürlüğe girdiği tarihte dış ve iç güvenliğin sağlanmasında kullanılan bütün kuvvetlerle, bunlara ilişkin uygulamada olan usul ve hükümlerin ve bu konularda kabul edilmiş ve edilecek işbirliği esaslarının uygulanmasına devam olunur."
Görüldüğü -ve olması gerektiği- gibi burada genel bir ifade var. Bu ifade "milletlerarası durum gerektirdiği süreceKuzey Kıbrıs’ta Türk askerinin bulunmasını meşru saydığını" söylüyor ama Kıbrıs’ın Kuzey bölümünden Güney bölümüne -veya Türk kesiminden Rum kesimine- yeni bir kapı açılmasına yahut orada yapılmış bir geçidin kaldırılmasına Türk askeri karar verir anlamına gelecek bir ifade ve ibare içermiyor.
Nitekim söz konusu yerde nöbet tutan, görev yapan Türk askerine Tasos Papadopulos itiraz ediyor, Talat değil.
Talat itiraz ederse, ona "bir dakika!" demek elbet orada sorumluluk üstlenmiş olan Türk askerinin hakkıdır. Dahası "Senin o konuda karar verecek noktaya gelmen için daha 40 fırın ekmeğe ihtiyacın var" da denebilir.
Ama sırf üst geçidin kaldırılıp kaldırılmaması meselesini büyüterek konuyu inada bindirmek ve "KKTC Anayasası’nın verdiği yetki" ile açıklamaya kalkmak, kanımızca hem yanlış olmuş hem de KKTC’nin "bağımsız bir devlet" olduğu yolundaki iddialarımızı ciddi şekilde zaafa uğratmıştır. Bu olayda KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın yanlışı yok mu?
Bizce çok!
Öncelikle Ankara’da Genelkurmay Başkanı ve Dışişleri Bakanı ile yaptığı görüşmelerde "Lokmacı Geçidi konusunu ele almadık" diyerek düpedüz yalan söylemesi affedilir bir kusur değildir. Gazetecilere öyle yanıt vereceğine, "Bu konuda size açıklama yapmak için henüz vakit erken" dese, ne şiş yanardı ne de kebap!
Talat dün geçidi yıkarak, "Burada bizim sözümüz geçer" demiş oldu ama geride "yalan" söylemiş, Türk askerini kırmış, Türkiye ile KKTC ilişkilerini zedelemiş, KKTC’nin itibarını hırpalamış bir Talat kaldı.
Bu olaya bakarak, bir köprüden bir sorun yaratan Talat’ın kocaman Kıbrıs sorununu çözeceğini mi savunabilirsiniz, hiç yoktan sorun yaratacağını mı?