Su testisi...

BİR yılın ne son yazısı ne de yeni yılın ilk yazısı kötü haberler, karamsar düşünceler üzerine kurulmalı. Ama mecbursunuz. Çünkü ne kadar lanetlesiniz de dünya kamuoyunu yıllardır meşgul eden bir insan, dün sabah asılarak idam edildi.

Böyle biten yılın ilk günü ne kadar iyimserlikle başlayabilir ki?

Büyüleyici zekásı ve dayanılmaz karizmasıyla Bay George W.Bush ve muhteşem takımı, üç yıl önce fiilen başlattıkları bir savaş sonunda bizi bu noktaya getirdiler.

Kendilerince tek başarıları, çağımızın en aşağılık diktatörlerinden Saddam Hüseyin’i yakalamak ve cezalandırabilmekti.

Yakaladılar ve "demokrasi ve uygarlık" adına cezalandırdılar ama onu da canını sehpasında alarak yani uygarlığın reddettiği şekilde yaptılar.

Bu başarı (!?) Amerikan hazinesine 300 milyar dolara, Amerikan halkına 3 bin kadar cana, Irak’a ölçülemeyecek kadar büyük bir yıkıma, ayrıca 700 bin kadar -çoğu masum- insana; Ortadoğu’ya ne zaman biteceği bilinmeyen bir keşmekeşe; tüm insanlığa da hukukun tüm kazanımlarını çiğneyen bir Ortaçağ anlayışına dönüşe patladı.

Saddam Hüseyin zeki fakat dar görüşlü, bağnaz kafalı, gaddarlıkta rakipsiz biriydi. Hayatı zorbalıkla sağlanmış başarılar üzerine kuruluydu. O nedenle bir gün adalete hesap vermesi mukadderdi.

Henüz 19 yaşındayken Baas partisinin en gözü kara militanlarından biriydi. Nitekim 1959’da Irak’ı -bir yıl önce kanlı bir darbeyle Kral Faysal’ı devirerek başa geçen- Abdülkerim Kasım’a suikast düzenleyenlerin arasındaydı. O olaydan yaralı olarak kurtuldu, Kahire’ye kaçtı.

Baas’çılar iktidara gelince geri döndü, ama kısa süre sonra Baas’çılar iktidardan darbeyle uzaklaştırılınca o da hapse atıldı. Lakin hapisteyken partinin Genel Sekreter Yardımcısı seçildi.

Ne olursa olsun iktidara gelmeliydi. Nitekim 1968’de Irak Cumhurbaşkanı Abdurrahman Arif’i deviren Baas’çıların en önemli ismi oldu. Ardından Irak’ı yöneten Devrimci Komuta Konseyi’nin Başkan Yardımcılığı’na getirildi.

Ve 1979’da Cumhurbaşkanı Ahmed Hasan El Bakr’ı uzaklaştırarak Devrimci Komuta Konseyi’nin başkanlığına geldi.

Böylece artık tek başına ve istediği gibi hükmetme olanağına kavuşmuştu. Artık Irak’ı büyütebilir, Ortadoğu’ya bile hükmedebilir, Arap dünyasının en büyük kahramanı olabilirdi.

O sırada İran’da Humeyni devrimi olmuş, ülkenin ordusu bozulmuş, yönetim oturmamıştı. Bunu fırsat bildi. Bir bahane bulup İran’a saldırdı. Umudu birkaç hafta içinde İran’ı yenmekti. Ama hesabı tutmadı. Savaş 8 yıl sürdü. İki taraf yüzbinlerce kayıp verdi. Sonunda başladıkları noktayı esas alan ateşkesle savaşı bitirdiler. Saddam o sırada hem ABD’den hem de öteki Batı devletlerinden aldığı kimyasal silahları İran’a karşı kullandı.

Sadece o sırada değil Halepçe’de kendi halkına karşı da aynı suçu işledi. Ama o zaman Saddam’la iyi geçinen Batı devletleri ses çıkarmadılar.

Taa ki Saddam haddini aşıp Ortadoğu petrol kuyularına sahip olma amacıyla Kuveyt’e saldırıncaya kadar...

O zaman yani 1990 Ağustos başında başlayan macera Saddam yönünden dün ipte bitti. Tüm dünya yönünden ne zaman ve nasıl biteceğini de gelecek yıllar gösterecek.
Yazarın Tüm Yazıları