Söylüyoruz, anlatamıyoruz...

ADALET Bakanı Cemil Çiçek, nasıl boşa bastı da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok’un; "Eğer politik güç kimi olaylarda yargı gibi çalışıyorsa yani soruşturmaları etkiliyor, yön ve yol veriyorsa, nedenlerini önce sistemde yani savcıların bağımlı ve teminatsız olmalarında (...) aramak lazımdır" şeklindeki eleştirilerine karşı çıktı, anlayamadık.

Sayın Çiçek meğer Ok’un daha önceki eleştirilerine de yanıt vermeyi düşünmüşmüş ama "yargıya saygısı" nedeniyle susmayı tercih etmişmiş. Lakin bir kısmını yukarıya aldığımız sözler üzerine artık sabrı taşmış. O nedenle, "Sayın Ok’un bulunduğu makam, hukuki değerlendirme yapmaya müsaittir ve o çerçevede kalmalıdır. (...) Bu tip konuşmalar bizatihi yargıyı siyasallaştırır ve bunun adı tam anlamıyla yargı üzerinden siyaset yapmaktır" demiş.

Çiçek’in bir gözlemi daha var. "Bir süreden beri Türkiye’de yargının içerisinden bazı kişiler, özellikle emeklilikleri yaklaştıkça bu türlü siyasi değerlendirmelerle gündemde kalma çabasına girişmişlerdir" diyor ve yargı mensuplarının böyle değil "kararlarıyla konuşmaları gerektiğini" söylüyor.

Çiçek’e göre Anayasamız yargının görevinde bağımsız olduğunu söylediği ve yargıya emir ve talimat verilmesini kesin olarak yasakladığı için yargının bağımsız olmadığı anlamına gelecek şeyler söylemek doğru değilmiş.

Bir an için bu son sözü esas alalım...

O zaman Çiçek’in Adalet ve Kalkınma Partisi’nin programında "Yargıç tarafsızlığı ve yargı bağımsızlığı tam olarak sağlanacak, yargıç güvenceleri korunacaktır" diye neden yazdınız sorusunu yanıtlaması gerekmez mi?

AKP’nin Seçim Beyannamesi’ndeki "Anayasa ve yasalardaki yargı bağımsızlığı ve hákimlik teminatı ile bağdaşmayan hükümler yeniden düzenlenecek, hákimlerin tarafsızlığını ve hukukun siyasallaşmasını engelleyen önlemler alınacaktır" şeklindeki taahhüdü oraya başka partililer mi yazdı?

AKP iktidara geleli dört yıla yakın zaman geçti.

Sayın Çiçek bu dört yıl içinde yukarıda aktardığımız taahhütleri gerçekleştirecek bir tek adım attıklarını söyleyebilir mi?

Bir önceki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu dün aynı "yargı bağımsızlığı" konusundaki görüşlerini açıklarken, "Yargıyı bağımsız kılmadığınız sürece yargının siyasallaşması kaçınılmaz bir olgudur" demiş.

Sayın Çiçek, kendisinin de taahhüdü sayılacak sözlerin gereğini yerine getirmez, yargıyı bağımsız kılacak hiçbir şey yapmazsa, "yargının siyasallaşmasının" asıl sorumlusu kendisi (ve partisi) olmaz da kim olur?

Peki yargıyı bağımsızlaştırma olanağı elinde bulunan bir iktidar, neden bunu yapmaz?

Bu sorunun yanıtı, o iktidarın bağımsız yargıdan korkmasıdır.

Bağımsız yargıdan da ancak kendisini suçlu hissedenler korkar. Yargıyı etki ve denetim altında tutmak zorunluluğunu o yüzden duyar. Böylece yargıyı siyasallaşmaya zorlamış olur.

Hikáyenin aslı faslı, her şeyi budur.
Yazarın Tüm Yazıları