SON saniye çabaları yine sonuç vermedi. Türklerin 1915’ten 1923’e kadar 1.5 milyon Ermeni’yi öldürdüğünü, 500 bin Ermeni’nin de evlerinden yurtlarından sökülüp atıldığını" iddia eden ve Amerikan Kongresi’nin de bu olayları "soykırım" olarak kabul etmesini amaçlayan karar önerisi, Temsilciler Meclisi’nin Dış İlişkiler Komitesi’nden geçti.
Önümüzdeki aylarda Temsilciler Meclisi’nin Genel Kurulu’na gelir mi? Orada da kabul edilir mi? Sayalım ki edildi, daha sonra aynı görüşleri Senato da kabul eder mi? Bunları henüz bilmesek de bildiğimiz bir şey var:
"Amerikan Kongresi’nin Ermeni soykırımı yapıldığını kabul etmesi" amacıyla Ermeni diasporasının yıllardır sürdürdüğü propaganda kampanyası, bu defa amacına ulaşacakmış gibi görünüyor.
Sebep çok basit:
Dikkat ederseniz, "O olaylara soykırım denemez. O sırada Ermeniler Türkleri, Türkler de Ermenileri öldürdü. Ermeniler kadar Türkler de mağdur oldu. Bu bir bakıma iç savaştı. Devletin rolüne gelince, Osmanlı Devleti cephe gerisindeki Ermeni halkı zorunlu sürgüne tabi tutarken onların gidecekleri yere güvenli bir şekilde ulaşabilmesini amaçlayan tedbirleri aldı. Ama kafileler yer yer -özellikle Kürt kökenli aşiretler tarafından yapılan- saldırılara hedef oldu. Bu sırada birçok masumun soyulduğu, öldürüldüğü doğrudur. Ancak devlet onları cezalandırmak için elinden geleni yapmıştır" diyen bir tek biziz. Bir de Prof. Justin Mc Charty ile Holdwater olarak bilinen ABD vatandaşı bir gönüllü dışında kimse bunları demiyor. Bizi destekleyenler "Bu sırada Türkleri darıltmak doğru olmaz"dan başka angüman kullanmıyor.
Çünkü:
a) Ne doğru muhatap kimdir biliyoruz ne de muhatabımıza maksadımızı anlatmayı biliyoruz,
b) Ne bu konuları inceleyip yayın yapacak kadar akademisyen yetiştirdik,
c) Ne yeterli sayı ve kalitede -ciddi- yayın yaptık,
d) Ne devlet veya varlıklı kişi ve kuruluşlarımız tarafından bu iş için gerekli miktarda kaynak ayırdık,
e) Ne de bunun gerektirdiği sistemli, dinamik ve en az Ermenilerinki kadar saldırgan bir propaganda mekanizması oluşturduk.
Tüm bunlardan kötüsü... Stratejimiz yok. Taktik nedir bilmiyoruz. "ABD Kongresi’nin öneriyi kabul etmemesi" ile ve ABD Başkanı’nın 24 Nisan mesajında "Türklerin yaptığı soykırımdır dememesi" ile sınırlı bir amacımız var.
Her yıl 24 Nisan’ı içinde "soykırım" lafı geçmeyen bir mesajla atlatır, bir de Kongre’ye sunulan öneriler için, son örnekte olduğu gibi son dakikada ayağa kalkıp ortalığı velveleye vererek dikkatleri üzerimize çekebilirsek, "Bu yılı da böyle kazasız belasız -yahut az hasarla- atlattık" diyerek idare ediyoruz.
Peki bu böyle gider mi?
Bilelim ki gitmez. Zaten yukarıda dediğimiz gibi Ermeni diasporası amacına hayli yaklaştı. Hele bizim siyasi iktidar ayılıp da -öyle göstermelik çıkışlarla değil- tam anlamıyla "savaş mantığıyla" olayın üstüne gitmezse önümüzdeki üç atımlık fırsatı da heba eder, yenik düşeriz.
Aslında bunları çok söyledik ama dinletemedik. Bir duyan bulunur umuduyla bir kere daha deneyelim dedik.