SİYASETTE ön plana çıktığı günden beri Sayın Tayyip Erdoğan’ın en çok tekrarladığı sözlerden biri "popülizme karşı olduğu"dur.
Geçen yıl Karadeniz’deki fındık ve çay üreticisi, elinde bulunan ürünün değerine uygun parayı ödemesini hükümetten isterken Sayın Erdoğan’ın sığındığı gerekçe "popülizme karşı olmak"tı.
Peki ne oldu da şimdi kabuklu fındığın kilosuna devletin 515 kuruş ödemesine karar verildi?
Geçen yıl, önce Giresun’da fındık üreticisine "Fındık bizim gündemimizde yoktur. Herhangi bir destek vermeyi düşünmüyoruz" diyen, sonra da Ordu’da "Fındığı Fiskobirlik’e (Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği) verirken bana mı sordunuz da bedelini bana soruyorsunuz? Fındığı kime verdiyseniz gidin paranızı ondan alın" diyen Sayın Erdoğan değil miydi?
Açık konuşalım... Üreticiye karşı izlenen bu acımasız politikanın gerisinde Fiskobirlik yönetimine Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) adına gösterilen adayların seçilmemesi yok muydu?
Fındığın fiyatı sırf üreticiyi cezalandırmak için 250 kuruşa düşürülmemiş miydi?
Anımsayacaksınız bu politika, 30 Temmuz 2006 tarihinde 80 ila 100 bin insanı Ordu’ya toplamış ve Karadeniz fındık üreticisi bugünkü hükümeti "hakkı olanı vermediği için" en ağır şekilde protesto etmişti.
Ve "üreticiyi koruma" politikalarını çok demode bulan hükümet ancak bu şiddetli tepki üzerine fındık konusunu ele almaya mecbur olmuş ve Toprak Mahsulleri Ofisi’ni (TMO) görevlendirerek üreticiden kilosu 400 kuruş üzerinden fındık alacağını ilan etmişti.
Herkes biliyor ki, geçen yılla bu yıl arasındaki tek fark fındık üreticisinin 22 Temmuz Pazar günü sandık başına gidecek olmasıdır.
Hani Sayın Başbakan popülist politikalara karşı idi?
Eğer bu, "popülizm gereği değil, fındığın değeri 515 kuruş olduğu için ilan edilmiş bir karardır" diyorsanız, 2005 yılında Fiskobirlik fındığa 700 kuruş ödediği zaman "İşte AKP’nin üreticiye sahip çıkmasının örneği budur" diye övünen AKP’li milletvekillerinin, ertesi yıl aynı üreticiye neden sahip çıkılmadığını açıklaması gerekir.
Karadeniz bölgemizdeki seçmen, 22 Temmuz günü vereceği oyu bu açıklamaların ışığında yapmalıdır.
Aslında meselenin özünde ne fındık fiyatı vardır ne de üreticiye sahip çıkma veya çıkmama konusu o kadar önemlidir.
Kanımızca sorun çok daha kritik bir noktadadır. O da bugünkü hükümetin ve özellikle Sayın Başbakan’ınizlediği politikaları bir temel anlayış ve vizyon üzerine oturtmayı bilmemesidir. O yüzden politikaları günübirlik olmakta ve dün "hayır" dediğine bugün "evet" demeye mecbur kalmaktadır.
Fındık veya buğday yahut çay fiyatlarıyla ilgili tablo değindiğimiz gerçeği gösteren örneklerden sadece biridir. Öteki örnekleri sorarsanız size "Cumhurbaşkanını Meclis mi seçecek halk mı?" konusundaki zikzaklarını, PKK terörü konusundaki tutarsız politikaları; Türkiye’nin bir -kendi deyimiyle- "Kürt sorunu" olup olmadığına ilişkin görüşlerini; Kuzey Irak’a dönük bir operasyon gerekli mi değil mi sorusuna verdiği (yahut veremediği) yanıtla ilgili tutumunu anımsatırız.