TESADÜF bu ya... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün beraberinde Azerbaycan’a götürdüğü gazetecilere, AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in “gerekli tedbirler alınmadığı için hayatını kaybettiğini” söylediği gün, Başbakan Erdoğan da Haber Türk TV’ye verdiği mülakatta, “Gerektiğinde, babası bile olsa, yanlışını sahiplenmeyeceğini” söylüyordu.
Öyle ya... Her fırsatta “üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü” savunduğunu söyleyen bir Başbakan’ın, “Biz gerektiğinde suçun da suçlunun da üstünü örtmeyi biliriz” demesini herhalde beklemezsiniz.
Madem ki Cumhurbaşkanı, bir gazetecinin devletin belli görevlerdeki yetkililerinin “ihmali” nedeniyle öldürüldüğünden söz ediyor...
“Babası bile olsa yanlış yapanı sahiplenmeyeceğini” söyleyen Başbakan’ın, o kişiler hakkında ne yaptığını merak etmez misiniz?
Bu tür konuların “uzmanı” haline gelen meslektaşımız Nedim Şener’e sorduk. Bize şu bilgiyi verdi:
“Dink, 2004’te Sabiha Gökçen’in Ermeni kökenli olduğuna dair yazdığı haberin Hürriyet’te yayınlanmasından sonra Orgeneral Hilmi Özkök’ün başkanı olduğu Genelkurmay’ın sert tepkisiyle karşılaştı. Genelkurmay’ın açıklamasının ertesi günü İstanbul Valiliği’ne davet edildi. Gittiğinde Vali Yardımcısı Erkan Güngör ile MİT Bölge Başkan Yardımcısı Özel Yılmaz ve bir istihbaratçıdan ‘uyarı’ aldı.
Celalettin Cerrah’ın başında olduğu İstanbul Emniyet’i, AGOS’un önüne kadar gelip onu tehdit edenleri seyretti.
Ramazan Akyürek’in başında olduğu Trabzon Emniyeti’nin gözü önünde cinayet planlanırken ‘Hrant Dink öldürülecek’ raporu, Ali Fuat Yılmazer’in başında olduğu Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı C Şube’ye gönderildi. Bu rapor hiçbir işlem yapılmadan arşive kaldırıldı.
Dink’in öldürüleceğini en yakından bilen Ramazan Akyürek daha sonra (Emniyet Genel Müdürlüğü) İstihbarat Dairesi Başkanı yapıldı ve olan biteni seyretmekle yetindi.
Raporu arşive kaldırtan Yılmazer de Türkiye’yi sarsan bu cinayette sorumluluğu yokmuşçasına İstanbul’a Emniyet Müdür Yardımcısı yapıldı.
Dink’i ‘Ne yapıyor?’ diye takip eden İstanbul Emniyeti’nin aklına onu korumak gelmedi.
‘Dink öldürülecek’ raporuna rağmen (MİT), Emniyet İstihbarat Dairesi, İstanbul Valiliği ve Emniyet’e ‘Dink’i koruyun’ yazısı göndermedi.
Trabzon Jandarma Komutanlığı, cinayetin planlanması aşamasında her şeyi seyretmekle yetindi.
Dink, tehlikenin en çok devletten geleceğini bildiğinden koruma istememişti ama yakınlarına ‘Bir gün sokakta biri karşıma çıkacak beni öldürtecekler’ demişti.” Hepsi bu değil. Şener, görevini ihmal edenlerle ilgili bir raporun Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından hazırlandığını ve “gereğinin yapılması” için İçişleri Bakanlığı’na gönderildiğini ama İçişleri Bakanlığı’nca görevlendirilen iki müfettiş, birinci raporu çürüten bir rapor verince, dosyanın rafa kaldırıldığını söylüyor. Şimdi biz de “babasını bile” affetmeyen Başbakan’ın, “hukukun üstünlüğünü” gerçekten istediğini ispat etmesini bekliyoruz.