Paylaş
Gerçi o laf hukuki bir sonuç doğurmaz. Nitekim o vesileyle CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin’le yaşadığı küçük polemikte de tanık olduğumuz gibi, herkes karşısındakini sorumlu ilan eder. Biraz atışma olur. Sonra unutulur gider.
Ve biz -ömrümüz elverdikçe- yeni felaketlere tanık oluruz. O felaketler nedeniyle yeni “sorumlular” ararız.
Kimseyi bulamadan, kimsenin yakasına yapışamadan, kimseye yaptığı ihmalin, aldığı rüşvetin yahut görevini bile bile kötüye kullanmış olmanın hesabını sormadan bir sonraki felakete kadar bekleriz.
Kupür arşivimiz karşımıza çıkardı:
Şimdi Bağcılar Belediyesi sınırları içinde büyük felakete yol açan Ayamama Deresi gibi, 2004 yılının ağustos ayında, Eyüp sınırları içindeki Alibeyköy Deresi şiddetli bir yağış sonucu taşınca aynı laflar edilmiş. Önce herkes “Alibeyköy Deresi yatağına inşaat yapan bireylere de o bireylerin bina yapmasına göz yuman Belediye yetkililerine de” demedik laf bırakmamış.
Belediye Başkanı elbet hiç üzerine alınmamış.
Oysa onun döneminde -hadi dere yatağına kaçak bina yapan bireylere göz yummasına bir şey demeyelim- aynı yere üç adet okul binası yapılmış.
Belediye buna da ses çıkarmamış.
Dahası, o da ortalığa çıkıp “sorumlu” aramış.
Son günlerde taşan Ayamama Deresi’nin bulunduğu Bağcılar’ın o tarihteki Belediye Başkanı -şimdi kendisi AKP İstanbul Milletvekilidir- Feyzullah Kıyıklık da kendi ihmallerinin kaç cana ve ne büyük zarara yol açacağını düşünmeden, “Son sağanak yağışlarda su altında kalan Oto Center bizden önce yapılmıştı.(...) Islah edilirken derenin üzerinin kapatılmaması lazım. Burada bu kurallara riayet edilmemiş. (...) Onun haricinde Bağcılar’da bir felaket olmadı. Çünkü ben, derelere inşaata izin vermediğim gibi, benden önce yapılanları da yıkmıştım. (...)” demişti (19 Ağustos 2004 Tercüman).
Görüyorsunuz kendi gözünde o da masum!
Sorumluluk üzerinde durmuşken belirtelim:
Siyaseten birbirlerini sorumlu tutsalar da hukuki sorumluluğa gelince kimse sorunun köküne inmiyor. Çünkü Türkiye’deki kamu yönetimi sisteminin gerçek sorumluyu bulmayı değil, tam tersine bulmamayı sağlayacak şekilde düzenlendiğini herkes biliyor. Kazara bulunsa bile o sorumluya rücu etme (sebep olduğu zararı ödetme) yolu hemen hemen hiç işletilmiyor. Örneğin şimdi yaşanan zararlar nedeniyle ne o dönemin Belediye yetkililerinin yakasına yapışılıyor ne de buna teşebbüs ediliyor.
Böyle bir Türkiye’de kim olsa görevini ihmal eder. Hatta fırsat bulursa rüşvetini alıp gününü gün eder.
Paylaş