DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül’ün önce (Genelkurmay Başkanlığı’ndan) "Bize resmi bilgi ve yazı gelmedi" dediği, sonra "Ayrıntılı bilgi gelmedi"ye çevirdiği olayın, gerçekte Dışişleri Bakanlığı’na bildirilmiş olduğu, dün bizzat Bakanlık sözcüsü Levent Bilman tarafından açıklandı:
Meğer Genelkurmay iki Amerikan F-16 uçağının 24 Mayıs günü sınırlarımızı ihlal ettiğini, her zaman yaptığı gibi, Dışişleri Bakanlığı’na bildirmiş. Onunla kalmayıp olaydan dört gün sonra da kendi web sitesine koyarak olayın kamuoyunca da bilinmesini sağlamış.
Lakin bizim "Kuzey Irak’a girmek gerekirse onun kararını biz veririz" diyen ve çalımından geçilmeyen Sayın Bakanımız anlaşılan olayın içine ABD uçakları girince, "duymamayı" tercih etmiş.
Neyse ki Türkiye’nin itibarını çok yükselten bir hükümet tarafından yönetiliyoruz. Düşünün bir de aksi olsaydı başımıza neler gelirdi.
Bunu sorunca aklımıza ister istemez her adımda "Acaba Rusya ne der?" diyerek İstanbul’daki Rus büyükelçisine;"Acaba İngilizleri kızdırır mıyız?" korkusuyla İngiltere’nin İstanbul’daki büyükelçisine ve benzeri bir gerekçeyle Fransız yahut Alman büyükelçisine sormadan adım atamayan son Osmanlı hükümetleri geliyor.
Neyse ki henüz o noktaya inmedik. Ama eğer bu anlayış ülkemize egemen olmaya devam ederse, sabah nezarete gitmeden önce kendisine yakın bulduğu devlet büyükelçiliğine uğrayarak Sayın büyükelçinin -onu bulamaz yahut büyükelçi tarafından kabul edilmezse, sefaret tercümanının- görüş ve mütalaalarını öğrenmeyi görev sayan Osmanlı nazırlarına benzeyen kişileri başımızda görmemiz sürpriz olmaz.
Aslında son günlerde kamuoyunu işgal eden olayın zihin karıştıran tarafları var. Onları da görmek lazım:
Bildirildiğine göre bu yıl içinde hava sahamızın ihlal edilişi ilk değilmiş. Daha önce böyle 33 adet olay yaşanmış. Ama kimsenin ruhu duymamış. Daha doğrusu Genelkurmay, meydana gelen ihlal olayını Dışişleri’ne bildirmiş. Onlar da gerekli notayı vererek ihlali yapan ülkeyi uyarmış.
Peki ötekileri duymadık da bunu neden duyduk?
Demek ki birileri -anlaşılan Genelkurmay Başkanlığı- bunun duyulmasında yarar görmüş.
O zaman karşımıza, bu tavrın gerisinde bir maksat olması gerektiği ihtimali çıkıyor.
Biz öyle sanıyoruz ki Genelkurmay bu tavrıyla bir süre önce bizzat Yaşar Büyükanıt Paşa’nın ağzından çıkan sözlerin bir kanıtını ortaya koymak istedi:
Anımsanacağı gibi Büyükanıt Paşa, önce "asker olarak Irak’ın kuzeyine operasyon yapılmasının gerekli ve yararlı olduğunu" söylemiş, "kendilerinin buna hazır olduğunu" belirterek "Ancak kararı siyasi iradenin vermesi gerektiğini" vurgulamıştı.
Onu izleyen günlerde de Büyükanıt, söz konusu operasyonun hedef aldığı PKK terörünün ardında kimlerin ve hangi kurumların bulunduğunun bilindiğine işaret etmekle yetinmişti.
Tam da "Operasyon gerekli mi, değil mi?", "Operasyon doğru olur mu, olmaz mı?" tartışmaları varken iki ABD savaş uçağının Türk hava sahasını ihlal edip semalarımızda 4 dakika süreyle uçmaları -bu en az 60, en çok 80 km. demek oluyor- görmek ve duymak istemeyenlere Genelkurmay, "İşte onu demek istiyordum" mesajı veriyor.