DEMOKRASİNİN bir ülkede kurum ve kurallarıyla işleyebilmesi maalesef kolay ulaşılabilen bir hedef değil. Yıllar boyu edinilmiş deneyimler sonunda bir kural oluşuyor. O kural yaşama geçiyor. Yeni ihtiyaçlar yeni kuralları doğuruyor.
Böyle ilmik ilmik örerek, tuğla üstüne tuğla koyarak sistemi inşa ediyorsunuz.
Ve bir noktada "Artık sadece ayrıntılarla meşgul olacağız. Çünkü sistem oturdu" diyebiliyorsunuz.
Lakin bunun için bir temel koşul var:
Ülkenin etkin liderleri eğer devlet adamı niteliğine sahip değilse, deneyimlerden ders alınmıyor. Bir arpa boyu ilerleyemiyorsunuz. Çünkü bu tür liderler demokrasinin sağlıklı şekilde işlemesine değil, mevcut ortamdan en kárlı şekilde nasıl çıkabileceklerine bakıyorlar.
Aynen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile CHP’nindün TBMM Genel Kurulu’nda yaptıkları gibi:
Biliyorsunuz Anayasa’nın 67’nci maddesine Bülent Ecevit’in son Başbakanlığı döneminde bir fıkra eklenmiş ve "Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz" denilmişti.
Böylece seçimlere çok kısa bir zaman kala, iktidar partisinin yasalarda kendi işine gelen yönde değişiklik yaparak seçimden galip çıkması ihtimali azaltılmak istenmişti. Çünkü özellikle Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde, Anavatan Partisi’nin az oy alsa da çok sandalye kazanmasını sağlamak amacıyla yapılan bu tür değişiklikler çok can yakmıştı.
Maalesef geçen aralık ayında kaybettiğimiz devlet adamı Bülent Ecevit işte bu tür "küçüklüğü" siyasi yaşamımızdan çıkartabilmek için Anayasa’nın 67’nci maddesine yukarıdaki fıkrayı koydurmuştu.
Ama şimdi AKP ile CHP, 12 Ekim 2006 tarihinde çıkardıkları bir yasayı 22 Temmuz 2007 Pazar günü yapılacak seçime de uygulayabilmek için Anayasa’daki "1 yıl bekleme" kuralını yok sayan yeni yasa kabul ettiler. Böylece Demokratik Toplum Partisi (DTP) adaylarının önümüzdeki seçime "bağımsız" gibi girip seçimi kazanmalarının önünü kesmek istediler.
Üstelik AKP ile CHP -belki DYP/Anavatan da- bu siyasi ahlaka aykırı uygulamayı yaşama geçirmek için öylesine sıkı bir işbirliği yaptılar ki, gözleriniz yaşarsa yeridir. Nitekim yeni değişikliğe ilişkin maddeyi 430 oyla, önerinin tümünü de 429 oyla kabul ettiler.
Pratikte bu ne anlama geliyor, onu da anlatalım:
Bilindiği gibi yasamız seçime katılacak tüm siyasi partilerin amblemlerini ve isimlerini gösteren oy pusulasını devletin bastırmasını ve sandıkta sadece o pusulasının kullanılmasını emrediyor. Seçmen de kapalı bölmeye girince o pusuladaki partilerden hangisine oy verecekse onun isim ve amblemi altındaki daireye "Evet" yazılı mührü basıyor.
Bağımsız adaylar ise kendi isimlerini içeren oy pusulasını kendisi bastırıp kapalı bölmeye koyuyordu. Seçmen isterse oradaki bağımsız aday oy pusulasını kullanıyor. Böylece bağımsız aday, "ülke barajı" söz konusu olmadan seçilebiliyordu. Şimdiki değişiklik bağımsızların isimlerinin de birleşik oy pusulasına yazılmasını, seçmenin o pusulayı atmasını emrediyor. O zaman da özellikle az eğitimli seçmenin bağımsız adayın adını karıştırabileceği düşünülüyor. Bundan medet umuluyor.