FAZİLET Partisi milletvekili iken, partilerinin "Anayasa’ya ve Siyasal Partiler Yasası’na aykırı eylemlerin merkezi haline gelmesi sonucu doğuracak tutum ve davranışları nedeniyle" kapanmasına yol açan Merve Kavakçı, Nazlı Ilıcak ve Mehmet Sılay’ın başvurusu hakkında verdiği kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önceki gün açıkladı.
Dünkü bazı gazeteleri görenler zanneder ki bu eski milletvekilleri ya Büyük Zafer’i veya Waterloo’yu kazanmışlar.
Hadi biraz daha mütevazı olalım... Sanki Dreyfus davasından galip çıkmışlar.
Çünkü AİHM, bunların milletvekilliğinden düşürülmelerini "gereğinden ağır bir yaptırım" olarak görmüş. AİHM o nedenle, Türkiye C. Devleti’nin"mahkeme giderlerini karşılasın" diye Nazlı Ilıcak’a 5 bin, Kavakçı’ya 4 bin ve Sılay’a 3 bin Euro (Avro) ödemesine karar vermiş.
Şimdi bakıyoruz, bazı kalemler mümkün olsa sütunlarında zil çalıp oynayacaklar. Çünkü bu karar "Kadın artık parlamentoya başörtüsüyle (türbanla) girebilir" anlamına geliyormuş.
Gerçi ortada "sevinç naraları" atılacak bir durum yok ama, hadi diyelim ki "başvuruları kabul edildiğine" göre demek ki mahkeme karar vermeye değer bir durum görmüş. Bu bir.
İkincisi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek 1 No’lu protokolün 3’üncü maddesinin, Türkiye tarafından ihlal edildiğine karar verildiğine göre "davalıların hiç değilse bir noktada haklı bulundukları" da doğrudur. Nitekim "mahkeme masrafları karşılığı" ödenecek para bunun gereğidir.
Lakin mahkemenin kararının ne "Bundan böyle başörtüsüyle Meclis’e girilir" anlamına gelen bir tarafı var, ne de "Bu milletvekillerine yaptırım uygulamak ve ayrıca partilerini kapatmak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı görülmüş" demek mümkün.
Tam tersine mahkeme diyor ki:
Bakın sizin yaptıklarınız partinizin (Fazilet Partisi’nin) Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasına sebep olmuş. Çünkü eylemleriniz -hani Meclis’teki meşhur Merve Kavakçı sahnesi vardı ya işte o tür eylemler- Türk siyasal sisteminin çok önem verdiği ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin meşru ve yerinde bir amaç saydığı, laik sistemi koruma çabasına aykırı bulunmuş. Bunu aklınızdan çıkarmayın.
Onunla kalmıyor... Merve Hanım, "milletvekilliğimi elimden aldılar. Bana 50 bin Euro tazminat ödesinler" demiş. Mahkeme, "Hadi evladım, mahkeme masrafını al da evine git" anlamına gelecek bir yanıt vermiş.
Nazlı Ilıcak ve Mehmet Sılay’a da "aferin" dememiş. Tam tersine... Aynen Fazilet Partisi ileri gelenlerinin "türban" konusundaki tutumları gibi, Ilıcak’ın türban konusundaki tutumunu da haklı bulan tek kelime söylememiş. Sadece Anayasa Mahkemesi’nin koyduğu, "milletvekilliğini düşürme ve 5 yıl süreyle seçilememe" yasağını, Ilıcak’ın eylemine göre ağır bulmuş.
Bitmedi... Ilıcak, "Benim ifade özgürlüğümle, toplantı ve örgütlenme özgürlüğüm engellendi" demiş, ama mahkeme kabul etmemiş. Kavakçı Hanım "Düşünce, din ve vicdan özgürlüğüme müdahale edildi" demiş, mahkeme "Hadi kızım, işine bak" yanıtını vermiş.