SEMPATİK, çalışkan ve genç olmak iyi... Ali Babacan bu niteliklerinin ödülünü alanlardan, hatta erken alanlardan biri.
Geride kalan beş yıla yakın süre içinde de zihinlerde kalan bir olumsuz tavrı görülmedi. İyi bir ekonomist olduğunu ileri sürenleri mahcup etmedi.
Sonunda Dışişleri Bakanlığı gibi çok önemli bir konuma geldi.
Babacan’ın Zaman Gazetesi muhabiri Abdülhamit Bilici’ye verdiği yanıtları ve bir de İstanbul’da toplanan "4. Boğaziçi Konferansı"nda yaptığı konuşmanın özetini dün okuyunca "Keşke ekonomiden sorumlu bakan olarak kalsaydı" dedik.
Sayın Babacan’a göre, "Türk Ceza Yasası’nın 301’inci maddesi hakkında ne kadar söz söylenirseişleri o kadar zorlaşıyor"muş. Bu konu artık dünyada bilinen markalara benzemişmiş. "301 değiştirilse bile reform yapılması gereken birçok konu var. 301 değişse bile uygulamanın mükemmel olacağı söylenemez. Ne zaman değişir tarih veremem. Benzer 10-15 kanun daha söyleyebilirim" demiş.
İnanılır gibi değil! Demokrasi áşığı bir bakan 301’in daha fazla konuşulmamasını istiyor. Tıpkı bir yandan "Anayasa taslağını herkese açacağız. Herkesin görüşünü alacağız" diyen, öte yandan Rektörler Komitesi "Yeni bir Anayasa’yı bu usulle yapmak yanlıştır" deyince kızıp "Siz kendi işinize bakın" diye azarlayan Başbakan gibi...
Babacan onunla da kalmıyor. Hem "301 değişse bile uygulamanın mükemmel olacağı söylenemez" diyerek "yargımız ehliyetsizdir" mesajı veriyor, hem de değişmesi gereken başka yasaların varlığını anımsatıyor. Anımsatıyor da "beş senedir neredeydiniz?" diye birinin sorabileceğini düşünmüyor.
Aslında bu sözlerinden daha vahim bir durum var:
Zaman muhabirine, ABD Kongresi’nin, Ermeni soykırımını tanıma amaçlı öneriyi kabul etmesi ihtimalinden söz ederken, buna engel olabilmek için hem Başbakan Erdoğan’ın, hem de kendisinin ABD’de konuştukları kişilere "Bugünkü durumun Türkiye’de ’Ermeni ve Yahudi lobisi birleşti’ şeklinde algılandığını" anlattıklarını vurgulamış. "Bu algıyı değiştirmemizin zor olduğunu söyledik. Tasarının kabulü gibi bir kaza olursa, Türkiye’ye de durumu izah edemeyeceğimizi, Yahudileri bu işten ayıramayacağımızı söyledik" demiş.
Bizim Başbakan ve Dışişleri Bakanı eğer Türkleri, Ermenilere soykırım yapmakla suçlayanlara karşı hakkımızı, hukukumuzu bu sözlerle ve bu mantaliteyle savunuyorlarsa, kimse umutlu olmasın. Çünkü düpedüz, "Bakın siz o tasarının kabul edilmesini engellemezseniz biz de Türkiye’de başka şeyleri engelleyemeyiz dedik" diyorlar. Hani "şecaat arz ederken sirkatin söylemek" gibi.
Gerçekten akıl alacak şey değil bu sözler... Kendi beceriksizliğini başkasına fatura ettiğin bir yana, kendi ülkendeki kendi vatandaşının -hem de yıllardır seni dış dünyaya karşı var gücüyle savunmuş olanların- huzurunu kaçıracak şeyler söylüyorsun. "Türkiye’ye de durumu izah edemeyeceğimizi, Yahudileri bu işten ayıramayacağımızı söyledik" cümlesinin başka manası var mı?
Bu sözleri 2007 yılında söyleyen bakanların bulunduğu ülkenin 1915’te Ermenilere karşı soykırım yapmadığını savunanlara kim inanır Allahaşkına?