BELKİ sekiz, belki de on yıl önceydi. Konrad Adenauer Vakfı’nın çağrısı üzerine Antalya’da bir sempozyumdaydık. Temel konu yanılmıyorsak "Kemalizm ve demokrasi" idi.
Almanya’dan ve Türkiye’den birçok akademisyen ve gazetecinin katıldığı sempozyumda bir Alman gazeteci, "Abdullah Öcalan’a ’Bay’ demenin suç sayıldığı bir ülkede ifade özgürlüğünden söz edilebilir mi?" deyince:
"Öcalan’a ’Bay’ demenin suç olduğunu söylemek bu ülkeye hakaret etmektir. Sizi ya somut örnek göstermeye veya özür dilemeye davet ediyorum" türü bir çıkışla susturmuştuk.
Şimdi o gazeteciyi bulup özür dilemek ihtiyacını duyuyoruz. Çünkü -Abdullah Öcalan gibi, gözümüzde en aşağılık bir çocuk katilinden daha düşük düzeydeki kişiden söz ederken- ağzından "Sayın" kelimesi çıkanlar hakkında savcıların soruşturma açtığı, yargıçların en az 6 ay hapis cezası verdiği bir ülkede yaşıyoruz.
Yasalara saygı nedeniyle somut örnekten söz edecek değiliz. Ama anlamadığımız bir şey var:
Birinden söz ederken "Sayın" demek onu "övmek" midir?
"Sayın" deyiminin geçmişini geçenlerde Altan Öymen hikayeleriyle, rahmetli Örsan Öymen’in bir yazısından aktardığı alıntılarla uzun uzun anlattı. O vesileyle tazelenen hafızamız da bize "Sayın" deyiminin Türkçe’nin arı bir dile dönüşmesi çabaları sırasında ortaya atılan ama nedense bir türlü tam olarak benimsenemeyen "Bay" ve "Bayan" yerine dilimize girdiğini anımsattı.
Sayınız ki bazılarının anlayışına göre "Bay" veya "Bayan" yerine değil de "Muhterem" kelimesi yerine kullanılıyor olsun...
Benim gözümde "alçak" olan biri, sizin gözünüzde "muhterem" ise öyledir. Buna ben nasıl müdahale edebilirim ve sizin gözünüzde o ismin muhterem olmasını nasıl "suç" sayabilirim.
Bazıları diyorlar ki: "O suçu ve suçluyu övme" fiilidir. Bu nedenle bir suç oluşturur.
Biz de diyoruz ki, orada suçu veya suçluyu övmeden çok, "bu bir suçtur" diyerek "ifade özgürlüğüne müdahale" edildiği gerçeği vardır.
Nitekim bizim gibi düşünen bir dostumuz bir anısını anlattı:
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı merhum Abdullah Baştürk’ün yargılandığı bir Sıkıyönetim Mahkemesi’nde, Baştürk’ün avukatı, "Sayın Baştürk’ün..." diyerek söze başlayınca askeri yargıç:
"Sen kime Sayın diyorsun!? Bir daha o kelimeyi kullanırsan seni mahkemeden atarım!" diyerek avukatı azarlamış.
Bu örnekler bize, hem biraz fazla alıngan olduğumuzu hem de enerjimizi boşu boşuna böyle incir çekirdeğini doldurmayan şeylere harcadığımızı düşündürüyor.
Aynen eski DEP milletvekili Leyla Zana’nın, biri bizdeki bebek katili olmak üzere kendisine üç adet lider seçtiğine ilişkin sözlerine gösterilen tepkiler gibi...
Tepki göstererek Leyla Zana’yı ve sözlerini önemli hale getirdiğinizi görmüyor musunuz?