ONUNCU Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’in Çankaya’daki son günü bugün... Arkadaşımız Süleyman Demirkan, Sezer’in Çankaya dönemine ilişkin bilgileri toparlamış. Buna göre Sezer’in Cumhurbaşkanlığı tam 7 yıl 104 gün sürmüş.
Sayın Sezer’in o 7 yılı aşkın görev süresi içinde yeri geldi, kendisini eleştirdik.
Ama yeri geldi, ülkemizde "hukuk devleti" ilkesini yaşama geçirme mücadelesi verdiği için;
Yeri geldi, laikCumhuriyet’isözüyle değil özüyle de benimsemiş bir Cumhurbaşkanı olduğu için;
Yeri geldi, birinci gün koyduğu sadelikten zerre kadar sapmadığı için;
Yeri geldi, Cumhurbaşkanı yakını olmanın sağlayabileceği avantajları aile bireyleri başta olmak üzere hiç kimsenin kullanmasına izin vermediği için övdük.
Oysa Sezer’e kızanlar hep "laik Cumhuriyet’i korumakta gösterdiği titizliğe" tepki gösterdiler. Çünkü Sezer, -Ömer Dinçer’in Başbakanlık Müsteşarlığı’na tayin edilmesi dışında- hemen hiçbir hata yapmadan bu tutumunu son gün, son dakikaya kadar sürdürdü.
Sezer’in 19 Şubat 2001 tarihli Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, önündeki Anayasa kitapçığını sert bir şekilde Başbakan Bülent Ecevit’in önüne itmesinden kaynaklanan olayları hepimiz biliyoruz.
Bir musibet bin nasihatten iyidir derler. Neyse ki Türkiye o olaydan ders aldı. Kemal Derviş’in reçeteleriyle toparlandı. Son altı yılı da iyi kullandı.
Ahmet Necdet Sezer’in elbet eksikleri de vardı. Örneğin, san’at, kültür etkinliklerine ilgi gösteren, destek veren bir Sezer o sayede Türkiye’ye çok şey kazandırabilirdi.
Türkiye’nin dış ilişkilerinde daha aktif bir rol oynasaydı, ihtimal bölgemizde daha itibarlı bir aktör olabilirdik.
Yurtiçine çok gezi yapan, halkın nabzını tutan bir Cumhurbaşkanı olsaydı, eminiz bugünkünden çok daha fazla sevilirdi.
Ama bunları söylesek de biliyoruz ki Sezer ulusumuzun büyük çoğunluğunun gönlünde yer tutmayı bildi. "Saygıdeğer bir Cumhurbaşkanımız var" dedirtti. Onu saygıyla ve alkışla uğurluyoruz.
Not: Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, "Ermeni soykırımını kabul ediyoruz" açıklamasını yapan Musevi örgütü Anti Defamation League’yu kastederek yazdığımız "Son bir kale daha gitti" başlıklı yazımızı, "Abdullah Gül’ün seçilmesiyle elimizdeki Çankaya kalesi de düşmüş olacak" anlamında bir şey yazmışız gibi hedef alması, pek çok kişi gibi beni de şaşırttı. Tevil uzmanı Akif Beki’nin sonra gazetecilere, "Hedef Oktay Ekşi’nin yazısı değildi" demesi de buna tüy dikti ve güldürdü.
Pek çok kişi buna tepkimi merak ediyormuş. Söyleyeyim... Böyle nahoş durumların bir daha olmaması için Sayın Başbakan’ınya tam bilgi almadan konuşmamasını yahut da okuması yazması olan ve okuduğunu anlayan birilerinden yardım almasını tavsiye ediyorum.