ASTSUBAY Çavuş Ahmet Sarıoğlu, bir hainin attığı mermi onu şehit ettiği gün 22 yaşındaymış. Çavuş Bayram Güzel, Çavuş Mehmet Uyar, Çavuş Turgay Salgar, Çavuş Seyfi Altuntaş, Onbaşı Mehmet Yıldırım, Onbaşı Mehmet Uçarı, Onbaşı Kasım Aksoy, Onbaşı Şükrü Karataş, Onbaşı Emrah Eryılmaz, Onbaşı Fetullah Selçuk, Er Mehmet Coşkun, Er Sıddık Küçükgöz de herhalde o yaşlardaydı.
Demek ki filinta gibi 13 kahraman, bu 13 ana kuzusu, bu 13 gencecik fidan dünyaya geldikleri zaman Türkiye, şimdi onları aramızdan alan PKK terörüyle boğuşmaya başlamışmış.
O gün bugündür ülkemizi yönetmek üzere tam 15 hükümet geldi. Sırasıyla Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit, Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan -bazıları birkaç kere olmak üzere- bize sayısız defa "Şehitlerimizin kanının yerde kalmayacağını" söylediler. "Teröre çok ağır darbe vurulduğunu" sayısız defa onlardan duyduk.
Hadi George W.Bush’un dünyanın başına bela ettiği Irak harekátı yüzünden Irak’ın kuzeyine askeri harekát yapamadık diyelim.
Ondan önceki en az 15 yıl boyunca Irak’a kaç kere girdik çıktık. Oradaki PKK kamplarını kaç kere bombaladık.
Şimdi nerdeyiz?
Söyleyin lütfen birinci günden yani 15 Ağustos 1984 günü PKK’nın Şemdinli ve Eruh’a yaptığı silahlı saldırı tarihinden daha ileri ve daha iyi durumda mıyız, yoksa "bugüne kadar izlediğimiz mücadele metoduyla başarılı olamadığımızı" tespit ve teslim etme noktasında mıyız?
Amerikalılara kızmak, hatta denk düşürünce "Bizi kaç senedir oyalıyorlar. Irak’ın kuzeyine inip PKK’ya darbe vurmamızı engelliyorlar. Bize karşı dostane davranmıyorlar" diyerek ağır konuşmak kolay.
Bu suçlamaların haklı olduğu da tartışılmayacak kadar açık.
Hatta AKP Milletvekili ve TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Egemen Bağış gibi, ABD’yi tehdit eden sözler -sanki o tehditlerin bir kıymeti harbiyesi varmış gibi- söylemek de kolay.
Ama onları değil, Türk ulusu, alınan sonucu görmek istiyor.
13 fidanımızı bir baskında kaybetmemiz gerçeği karşısında söyleyin bakalım Amerikan hükümetinin bizi aldatmasıyla veya uyutmasıyla Türk hükümetinin basiretsizliği, beceriksizliği ve şaşkınlığı arasında bir fark olduğu savunulabilir mi?
Bakanlar Kurulu toplanıyormuş. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı bir araya gelip "durumu" konuşuyorlarmış.
Söyleyin kime ne?
Kaçıncı değil, kaç yüzüncü defa yapıldı bütün bunlar. O toplantılardan ve o kararlardan hangi sonuç alındı da şimdiki "cek"lere, "cak"lara kulak verelim.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan, 5 Ekim günü "Evet, sıcak takip şimdilik yok" diyerek o defteri kapatmadı mı? Aslında o haktan vazgeçtiğimizi bir hafta önce Irak’la yaptığımız anlaşmayla kabul etmedik mi?
Daha hükümetimizin ne yapacağını bilemediği bir ortamda 13 fidanı toprağa gömmenin sürpriz sayılacak bir tarafı var mı?